Linkedin

Twitter

 

Author: bilimon

Demir&Partners Law Firm > Articles posted by bilimon

İCRA İFLAS KANUNU DEĞİŞİKLİKLER TABLOSU

9/6/1932 TARİHLİ VE 2004 SAYILI İCRA

VE İFLAS KANUNU

İCRA VE İFLAS KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN DEĞİŞİKLİĞİ SONRASI
Mükellefiyetlerin listesi:

Madde 128 – İcra memuru satışa başlamazdan evvel taşınmaz üzerindeki tapu sicilline mukayyet veya resmi senede müstenit olan mükellefiyetlerin hepsinin bir listesini yapar ve bu listeyi haczedenlerle borçluya tebliğ eder ve itirazlarını bildirmeleri için üç gün mühlet verir. 96 ve 97 nci maddeler hükümleri burada da caridir.

(Değişik: 9/11/1988 – 3494/19 md.) İcra dairesi taşınmazın kıymetini takdir ettirir, taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de nazara alınır. (Ek cümle: 17/7/2003- 4949/33 md.) Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması hâlinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın kıymetini yeniden takdir ettirir. Kıymet takdirine ilişkin rapor borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebligatın yapıldığı icra dosyasındaki, ayrıca bildirilmiş bulunması hali müstesna olmak üzere, tapudaki mevcut adresleri esas alınmak sureti ile tebliğ edilir. (Mülga son cümle: 17/7/2003-4949/103 md.)

(Ek fıkra: 21/2/2007-5582/2 md.) İcra dairesi, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, satışı istenen taşınmaz için kıymet takdirini, aynı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (r) bendi uyarınca yetki verilmiş kişi veya kurumlara yaptırır. (Ek fıkra: 17/7/2003-4949/33 md.) Satışa çıkarılan taşınmazda eklenti niteliğinde teşvikli mal varsa icra müdürlüğü bu malların kıymetini ayrıca takdir ettirir. Satıştan önce ilgili kurumlardan bu mallar üzerindeki vergi, resim, harç gibi yükümlülükler sorulur. Satış isteyen alacaklının talebi üzerine bu mallar satış dışında tutulabileceği gibi, üzerlerindeki vergi, resim, harç gibi malın aynından kaynaklanan kamu alacakları dikkate alınarak 129 uncu madde hükümlerine göre taşınmazla birlikte ihale de edilebilir

Mükellefiyetlerin listesi:

Madde 128 – İcra memuru satışa başlamazdan evvel taşınmaz üzerindeki tapu sicilline mukayyet veya resmi senede müstenit olan mükellefiyetlerin hepsinin bir listesini yapar ve bu listeyi haczedenlerle borçluya tebliğ eder ve itirazlarını bildirmeleri için üç gün mühlet verir. 96 ve 97 nci maddeler hükümleri burada da caridir.

(Değişik: 9/11/1988 – 3494/19 md.) İcra dairesi taşınmazın kıymetini takdir ettirir, taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de nazara alınır. (Ek cümle: 17/7/2003-4949/33 md.) Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması hâlinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın kıymetini yeniden takdir ettirir.Kıymet takdirine ilişkin rapor borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebligatın yapıldığı icra dosyasındaki, ayrıca bildirilmiş bulunması hali müstesna olmak üzere, tapudaki mevcut adresleri esas alınmak sureti ile tebliğ edilir. (Mülga son cümle: 17/7/2003-4949/103 md.)

(Ek fıkra: 21/2/2007-5582/2 md.) İcra dairesi, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, satışı istenen taşınmaz için kıymet takdirini, aynı Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (r) bendi uyarınca yetki verilmiş kişi veya kurumlara yaptırır.

(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/33 md.) Satışa

çıkarılan taşınmazda eklenti niteliğinde teşvikli mal varsa icra müdürlüğü bu malların kıymetini ayrıca takdir ettirir. Satıştan önce ilgili kurumlardan bu mallar üzerindeki vergi, resim, harç gibi yükümlülükler sorulur. Satış isteyen alacaklının talebi üzerine bu mallar satış dışında tutulabileceği gibi, üzerlerindeki vergi, resim, harç gibi malın aynından kaynaklanan kamu alacakları dikkate alınarak 129 uncu madde hükümlerine göre taşınmazla birlikte ihale de edilebilir.

Ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan mal ve haklar bir bütün olarak paraya çevrilir.

Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas:

A – Alacaklının talebi:

Madde 177 – Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.

1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;

2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;

3 – 301 inci maddedeki hal varsa;

4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.

(Ek: 9/11/1988 – 3494/36 md.) Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası burada da uygulanır.

Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas:

A – Alacaklının talebi:

Madde 177 – Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.

1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;

2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;

3 – 308 inci maddedeki hal varsa;

4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.

(Ek: 9/11/1988 – 3494/36 md.) Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası burada da uygulanır.

Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflası ve iflasın ertelenmesi:

Madde 179- (Değişik: 15/7/2016-6728/1 md.)

Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini son bir yıldan uzun süre ile şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir.

İyileştirme projesinde, yeni nakit kaynak konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynaklar ve önlemler ile erteleme süresince tüm işletme giderlerinin ve çalışma sermayesinin nasıl karşılanacağı gösterilir.

Mevcut borçların ödeme süre ve tutarlarını, alacaklıların adreslerini, faaliyet gösterilen sektörün özelliklerine göre stoklar ile bunların bekleme sürelerini ve tutarlarını gösteren listeler, vergi dairesine sunulmuş en son bilanço ve gelir tablosu, şirket veya kooperatifin ticaret sicili tasdiknamesi ile iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren diğer bilgi ve belgelerin, işletmenin devamlılığı esasına göre düzenlenmiş ara bilançoyla birlikte mahkemeye sunulması zorunludur.

Üçüncü fıkrada belirtilen liste ve belgelerin iflasın ertelenmesi talebiyle birlikte sunulmaması veya mahkemece verilecek iki haftalık kesin süre içinde tamamlanmaması hâlinde iflasın ertelenmesi talebi ispatlanamamış sayılır ve borca batık olduğunun anlaşılması hâlinde talep sahibi şirketin veya kooperatifin iflasına karar verilir.

Daha önce iflasın ertelenmesinden yararlanmış bir sermaye şirketi veya kooperatif, duruma göre uzatma dâhil erteleme süresinin bitiminden itibaren bir yıl geçmedikçe iflasın ertelenmesi talebinde bulunamaz.

Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflası:

MADDE 179-

Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Türk Ticaret Kanununun 377 nci ve 634 üncü maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63 üncü maddesi hükmü saklıdır

Rehinli mallar ve üretime yönelik yerler:

Madde 185 –Üzerinde rehin bulunan mallar rehin sahibi alacaklının rüçhan hakkı mahfuz kalmak suretiyle masaya girer ve iflas idaresi tarafından en yakın ve münasip zamanda paraya çevrilip muhafaza ve satış masraflar çıkarıldıktan sonra rehinli alacaklıya hakkı verilir.(Ek cümle:17/7/2003-4949/51 md.) Ancak, rehin sahibi alacaklı, istediği takdirde iflâstan sonra da masaya karşı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir.

Rehinin kıymeti rehinle temin edilen alacağa kafi gelmiyeceği borsa rayiciyle tahakkuk eder ve mürtehin rehnin satılmasını istemezse rehin, masadan muvakkaten çıkarılır.

Rehinli alacak sahibi bu işlere ait muamelelerden dolayı icra mahkemesine şikayet hakkını haizdir.

(Ek:9/11/1988 – 3494/38 md.) Fabrikaların, imalathanelerin ve bunlara benzer üretime yönelik yerlerin, üzerinde rehin bulunmasa dahi, iflas idaresince derhal satışı yapılır.

(Ek: 9/11/1988 – 3494/38 md.) Bu maddeye göre yapılacak satışlar, 166 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir.

Rehinli mallar ve üretime yönelik yerler:

Madde 185 –Üzerinde rehin bulunan mallar rehin sahibi alacaklının rüçhan hakkı mahfuz kalmak suretiyle masaya girer ve iflas idaresi tarafından en yakın ve münasip zamanda paraya çevrilip muhafaza ve satış masrafları çıkarıldıktan sonra rehinli alacaklıya hakkı verilir.(Ek cümle:17/7/2003-4949/51 md.) Ancak, rehin sahibi alacaklı, istediği takdirde iflâstan sonra da masaya karşı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir.

Rehinin kıymeti rehinle temin edilen alacağa kafi gelmiyeceği borsa rayiciyle tahakkuk eder ve mürtehin rehnin satılmasını istemezse rehin, masadan muvakkaten çıkarılır.

Rehinli alacak sahibi bu işlere ait muamelelerden dolayı icra mahkemesine şikayet hakkını haizdir.

210 uncu maddenin birinci fıkrası uyarınca masa hakkında faydalı olmayacağı anlaşıldığı için kapatılıp mühürlenen yerlerin, üzerinde rehin bulunmasa dahi, ilk alacaklılar toplanması tarafından da uygun bulunması halinde iflas idaresince derhal satışı yapılır.

(Ek: 9/11/1988 – 3494/38 md.) Bu maddeye göre yapılacak satışlar, 166 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir.

Adi ve rehinli alacakların sırası:

Madde 206 – (Değişik: 3/7/1940 – 3890/1 md.)

Alacakları rehinli olan alacaklıların satış tutarı üzerinde, gümrük resmi ve akar vergisi gibi Devlet tekliflerinden muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi o akar veya eşya bedelinden istifa olunduktan sonra rüçhan hakları vardır.

Bir alacak birden ziyade rehinle temin edilmiş ise satış tutarı borca mahsup edilirken her rehinin idare ve satış masrafı ve bu rehinlerden bir kısmı ile temin edilmiş başka alacaklar da varsa bunlar nazara alınıp paylaştırmada lazım gelen tenasübe riayet edilir.

Alacakları taşınmaz rehniyle temin edilmiş olan alacaklıların sırası ve bu teminatın faiz ve eklentisine şümulü Kanunu Medeninin taşınmaz rehnine müteallik hükümlerine göre tayin olunur. (Ek cümle: 29/6/1956 – 6763/42 md.; Mülga cümle: 14/1/2011-6103/41 md.) (…)

(Değişik dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/52 md.) Teminatlı olup da rehinle karşılanmamış olan veya teminatsız bulunan alacaklar masa mallarının satış tutarından, aşağıdaki sıra ile verilmek üzere kaydolunur:

Birinci sıra:

A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

İkinci sıra:

Velâyet ve vesayet nedeniyle malları borçlunun idaresine bırakılan kimselerin bu ilişki nedeniyle doğmuş olan tüm alacakları; ancak bu alacaklar, iflâs, vesayet veya velâyetin devam ettiği müddet yahut bunların bitmesini takip eden yıl içinde açılırsa imtiyazlı alacak olarak kabul olunur. Bir davanın veya takibin devam ettiği müddet hesaba katılmaz.

Üçüncü sıra:

Özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar.

Dördüncü sıra:

İmtiyazlı olmayan diğer bütün alacaklar.

(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/52 md.) Bir ve ikinci sıradaki müddetlerin hesaplanmasında aşağıdaki süreler hesaba katılmaz:

1. İflâsın açılmasından önce mühlet de dahil olmak üzere geçirilen konkordato süresi.

2. İflâsın ertelenmesi süresi.

3. Alacak hakkında açılmış olan davanın devam ettiği süre.

4. Terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiyesinde, ölüm tarihinden tasfiye kararı verilmesine kadar geçen süre.

(Ek fıkra: 14/1/2011-6103/41 md.) Gemilerin paraya çevrilmesi hâlinde yapılacak sıra cetveli, bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemiler için Türk Ticaret Kanununun 1389 ilâ 1397 nci maddesi hükümlerine göre düzenlenir.

Adi ve rehinli alacakların sırası:

Madde 206 – (Değişik: 3/7/1940 – 3890/1 md.)

Alacakları rehinli olan alacaklıların satış tutarı üzerinde, rüçhan hakları vardır. Gümrük resmi ve akar vergisi gibi Devlet tekliflerinden muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi, rehinli alacaklardan sonra gelir.

Bir alacak birden ziyade rehinle temin edilmiş ise satış tutarı borca mahsup edilirken her rehinin idare ve satış masrafı ve bu rehinlerden bir kısmı ile temin edilmiş başka alacaklar da varsa bunlar nazara alınıp paylaştırmada lazım gelen tenasübe riayet edilir.

Alacakları taşınmaz rehniyle temin edilmiş olan alacaklıların sırası ve bu teminatın faiz ve eklentisine şümulü Kanunu Medeninin taşınmaz rehnine müteallik hükümlerine göre tayin olunur. (Ek cümle: 29/6/1956 – 6763/42 md.; Mülga cümle: 14/1/2011-6103/41 md.) (…)

(Değişik dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/52

md.) Teminatlı olup da rehinle karşılanmamış olan veya teminatsız bulunan alacaklar masa mallarının satış tutarından, aşağıdaki sıra ile verilmek üzere kaydolunur:

Birinci sıra:

A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

İkinci sıra:

Velâyet ve vesayet nedeniyle malları borçlunun idaresine bırakılan kimselerin bu ilişki nedeniyle doğmuş olan tüm alacakları; ancak bu alacaklar, iflâs, vesayet veya velâyetin devam ettiği müddet yahut bunların bitmesini takip eden yıl içinde açılırsa imtiyazlı alacak olarak kabul olunur. Bir davanın veya takibin devam ettiği müddet hesaba katılmaz.

Üçüncü sıra:

Özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar.

Dördüncü sıra:

İmtiyazlı olmayan diğer bütün alacaklar.

(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/52 md.) Bir ve ikinci sıradaki müddetlerin hesaplanmasında aşağıdaki süreler hesaba katılmaz:

1. İflâsın açılmasından önce mühlet de dahil olmak üzere geçirilen konkordato süresi.

2. İflâsın ertelenmesi süresi.

3. Alacak hakkında açılmış olan davanın devam ettiği süre.

4. Terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiyesinde, ölüm tarihinden tasfiye kararı verilmesine kadar geçen süre.

(Ek fıkra: 14/1/2011-6103/41 md.) Gemilerin paraya çevrilmesi hâlinde yapılacak sıra cetveli, bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemiler için Türk Ticaret Kanununun 1389 ilâ 1397 nci maddesi hükümlerine göre düzenlenir.

SEKİZİNCİ BAP

İflasın tasfiyesi

1 – Masanın teşkili:

Defter tanzimi:

Madde 208 – İflasın açılması kendisine tebliğ olunur olunmaz iflas dairesi müflisin mallarının defterini tutmağa başlar ve muhafazaları için lazım gelen tedbirleri alır.

Başka bir kaza dahilinde bulunan mallar hakkında bu muamele ora iflas dairesi vesatatiyle yapılır.

(Ek: 9/11/1988 – 3494/43 md.) İflas dairesi iflas kararının kendisine tebliğinden itibaren en geç üç ay içinde tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılacağına karar vermek zorundadır.

SEKİZİNCİ BAP

İflasın tasfiyesi

1 – Masanın teşkili:

Defter tanzimi:

Madde 208 – İflasın açılması kendisine tebliğ olunur olunmaz iflas dairesi müflisin mallarının defterini tutmağa başlar ve muhafazaları için lazım gelen tedbirleri alır.

Başka bir kaza dahilinde bulunan mallar hakkında bu muamele ora iflas dairesi vesatatiyle yapılır.

(Ek: 9/11/1988 – 3494/43 md.) İflas dairesi iflas kararının kendisine tebliğinden itibaren en geç iki ay içinde tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılacağına karar vermek zorundadır.

Teminat tedbirleri:

Madde 210– İflas dairesi müflisin mağazalarını, eşya depolarını, imalathanelerini, perakende satış dükkanlarını ve buna mümasil yerlerini kapatıp mühürler.

Şu kadar ki masa hakkında faydalı olacağı anlaşılırsa daire, bu yerleri ilk alacaklılar toplanmasına kadar kontrolu altında idare edebilir.

Daire, paraları, kıymetli evrakı, ticari ve ev idaresine ait defterleri ve sair her hangi ehemmiyeti haiz evrakı muhafaza altına alır.

Başka malları defter tutuluncıya kadar mühürler. Daire lüzum görürse defter tutulduktan sonra tekrar mühürler.

Daire müflisin kullandığı yerler haricinde bulunan eşyayı da muhafaza altına alır.

Teminat tedbirleri:

Madde 210–  İflas dairesi; müflisin mağazalarını, eşya depolarını, fabrikalarını, imalathanelerini ve üretime yönelik sair yerlerini, perakende satış dükkanlarını ve buna mümasil yerlerini, masa hakkında faydalı olacağı anlaşılırsa ilk alacaklılar toplanmasına kadar kontrolü altında idare eder; aksi takdirde bu yerleri kapatıp mühürler.

Daire, paraları, kıymetli evrakı, ticari ve ev idaresine ait defterleri ve sair her hangi ehemmiyeti haiz evrakı muhafaza altına alır.

Başka malları defter tutuluncıya kadar mühürler. Daire lüzum görürse defter tutulduktan sonra tekrar mühürler.

Daire müflisin kullandığı yerler haricinde bulunan eşyayı da muhafaza altına alır

Toplanmada verilen kararlar:

Madde 224– Alacaklılar toplanması, bilhassa müflisin sanat veya ticaretinin devamı, imalathaneleriyle mağazalarının, perakende satış yerlerin açılması, muallak davalar ve pazarlıkla satışlar hakkında müstacel kararlar verebilir.

Müflis bir konkordato teklif ederse alacaklılar tasfiyeyi tatil edebilirler.

Toplanmada verilen kararlar:

Madde 224– Alacaklılar toplanması, bilhassa müflisin sanat veya ticaretinin devamı, fabrikaları,  imalathaneleri ve üretime yönelik sair yerleriyle  mağazalarının, eşya depolarının, perakende satış dükkanlarının faaliyetlerine devam edip etmemesi, muallak davalar ve pazarlıkla satışlar hakkında müstacel kararlar verebilir.

Müflis bir konkordato teklif ederse alacaklılar tasfiyeyi tatil edebilirler.

İflas idaresinin vazife ve mes’uliyeti:

Madde 227 – (Değişik: 6/6/1985 – 3222/28 md.)

8 inci maddenin bir ve ikinci fıkraları ve 9,11,16 ve 359 uncu maddelerin icra dairelerine ait hükümleri iflas idaresi hakkında da uygulanır.

(Ek ikinci fıkra: 9/11/1988 – 3494/46 md.; Mülga: 2/3/2005-5311/28 md.)

İcra mahkemesi, iflas idaresi üzerinde gözetim yetkisine sahip olup gerektiğinde iflas idaresini teşkil edenlerin görevine son verebilir. İcra mahkemesi, görevine son verilen veya istifa edenin yerine, önceki adaylar arasından 223 üncü maddedeki esaslar dairesinde yenisini seçer.

İflas idaresini teşkil edenler kusurlarından ileri gelen zarardan sorumludurlar. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.

İflas idaresini teşkil edenler Türk Ceza Kanununun uygulanmasında memur sayılırlar.

İflas idaresinin vazife ve mes’uliyeti:

Madde 227 – (Değişik: 6/6/1985 – 3222/28 md.)

8 inci maddenin bir ve ikinci fıkraları ve 9,11,16 ve 359 uncu maddelerin icra dairelerine ait hükümleri iflas idaresi hakkında da uygulanır. İflas idaresi, iflas masasına kabul edilen alacaklılara, talepleri hâlinde iflas tasfiyesinin seyri ile müteakip işlemlerin planı ve takvimi hakkında bilgi vermekle yükümlüdür.

(Ek ikinci fıkra: 9/11/1988 – 3494/46 md.; Mülga: 2/3/2005-5311/28 md.)

İcra mahkemesi, iflas idaresi üzerinde gözetim yetkisine sahip olup gerektiğinde iflas idaresini teşkil edenlerin görevine son verebilir. İcra mahkemesi, görevine son verilen veya istifa edenin yerine, önceki adaylar arasından 223 üncü maddedeki esaslar dairesinde yenisini seçer.

İflas idaresini teşkil edenler kusurlarından ileri gelen zarardan sorumludurlar. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.

İflas idaresini teşkil edenler Türk Ceza Kanununun uygulanmasında memur sayılırlar.

Alacaklılar sıra cetvelinin müddet ve şekli:

Madde 232 – (Değişik: 9/11/1988 – 3494/47 md.)

Alacakların kaydı için muayyen müracaat müddeti geçtikten sonra ve iflas idaresinin seçilmesinden itibaren en geç üç ay içinde iflas idaresi tarafından 206 ve 207 nci maddelerde yazılı hükümlere göre alacaklıların sırasını gösteren bir cetvel yapılır ve iflas dairesine bırakılır. Zorunlu hallerde üç ayın hitamından önce iflas idaresinin icra mahkemesine başvurması halinde icra  mahkemesi bir defaya mahsus olmak üzere bu süreyi en çok üç ay daha uzatabilir. Süre içinde sıra cetvelinin verilmemesi halinde iflas dairesinin durumu icra mahkemesine intikal ettirmesi üzerine iflas idaresi üyelerinin vazifesine son verilir ve sebketmiş hizmetleri için kendilerine bir ücret tahakkuk ettirilmeyeceği gibi bir daha aynı iflas idaresinde görev alamazlar.

Alacaklılar sıra cetvelinin müddet ve şekli:

MADDE 232 – (Değişik: 9/11/1988 – 3494/47 md.)

Alacakların kaydı için muayyen müracaat müddeti geçtikten sonra ve iflas idaresinin seçilmesinden itibaren en geç iki ay içinde iflas idaresi tarafından 206 ve 207 nci maddelerde yazılı hükümlere göre alacaklıların sırasını gösteren bir cetvel yapılır ve iflas dairesine bırakılır. Zorunlu hâllerde iki ayın hitamından önce iflas idaresinin icra mahkemesine başvurması hâlinde icra mahkemesi bir defaya mahsus olmak üzere bu süreyi en çok iki ay daha uzatabilir. Süre içinde sıra cetvelinin verilmemesi hâlinde iflas dairesinin durumu icra mahkemesine intikal ettirmesi üzerine iflas idaresi üyelerinin vazifesine son verilir ve sebketmiş hizmetleri için kendilerine bir ücret tahakkuk ettirilmez. Mahkeme ayrıca bu üyelerin bir yıldan az olmamak ve üç yılı geçmemek kaydıyla herhangi bir iflas idaresinde görev almalarını yasaklayabilir, bu karar kesindir.

Sıra cetveline itiraz ve neticeleri:

Madde 235 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/97 md.)

(Değişik: 9/11/1988 – 3494/49 md.) Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 297 nci maddenin son fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir.

İtiraz eden, talebinin haksız olarak ret veya tenzil edildiğini iddia ederse dava masaya karşı açılır. Muteriz başkasının kabul edilen alacağına veya ona verilen sıraya itiraz ediyorsa davasını o alacaklı aleyhine açar.

Bir alacağın terkini hakkında açılan dava kazanılırsa, bu alacağa tahsis edilen hisse dava masrafları da dahil olduğu halde sıraya bakılmaksızın alacağı nisbetinde itiraz edene verilir ve artanı da diğer alacaklılara sıra cetveline göre dağıtılır. Dava basit yargılama usulü ile görülür.

Ancak, itiraz alacağın esas veya miktarına taallük etmeyip yalnız sıraya dair ise şikayet yoliyle icra mahkemesine arz olunur.

Sıra cetveline itiraz ve neticeleri:

Madde 235 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/97

md.)

(Değişik: 9/11/1988 – 3494/49 md.) Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 302 nci maddenin altıncı fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir.

İtiraz eden, talebinin haksız olarak ret veya tenzil edildiğini iddia ederse dava masaya karşı açılır. Muteriz başkasının kabul edilen alacağına veya ona verilen sıraya itiraz ediyorsa davasını o alacaklı aleyhine açar.

Bir alacağın terkini hakkında açılan dava kazanılırsa, bu alacağa tahsis edilen hisse dava masrafları da dahil olduğu halde sıraya bakılmaksızın alacağı nisbetinde itiraz edene verilir ve artanı da diğer alacaklılara sıra cetveline göre dağıtılır. Dava basit yargılama usulü ile görülür.

Ancak, itiraz alacağın esas veya miktarına taallük etmeyip yalnız sıraya dair ise şikayet yoliyle icra mahkemesine arz olunur.

Malların paraya çevrilmesi usulü:

Madde 241 – Masaya ait mallar iflas idaresi marifetiyle açık artırma yahut alacaklılar karar verirlerse pazarlık suretiyle satılır.

Üzerlerinde rehin hakkı bulunan eşya ancak rehin sahibi alacaklıların da muvafakati halinde pazarlık suretiyle satılabilir.

Malların paraya çevrilmesi usulü:

Madde 241 – Masaya ait mallar iflas idaresi marifetiyle açık artırma yahut alacaklılar karar verirlerse pazarlık suretiyle satılır.

Üzerlerinde rehin hakkı bulunan eşya ancak rehin sahibi alacaklıların da muvafakati halinde pazarlık suretiyle satılabilir.

Ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan mal ve haklar bir bütün olarak paraya çevrilir

ONİKİNCİ BAP

Konkordato İle Sermaye Şirketleri Ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması

I. ADÎ KONKORDATO

Konkordato talebi:

Madde 285 – (Değişik: 18/2/1965-538/120 md.) (Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/67 md.)

Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen herhangi bir borçlu, icra mahkemesine gerekçeli bir dilekçe ve bir konkordato projesi verir. Bu projeye ayrıntılı bir bilanço, gelir tablosu ve defter tutmaya mecbur şahıslardan ise defterlerinin durumunu bildiren bir cetvel ekler. Bu cetvelde, özellikle Türk Ticaret Kanunu’nun 66’ncı maddesi hükmünce tutulması mecburi olan defterlerin hepsinin tutulmuş olup olmadıkları gösterilir.

(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/67 md.) İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, icra mahkemesinden borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/67 md.) Konkordato talebi üzerine icra mahkemesi, gerekli gördüğü takdirde, borçlunun malvarlığının muhafazası için 290 ıncı maddenin ikinci fıkrasındaki tedbirleri emreder.

Yetkili icra mahkemesi, iflasa tabi olanlar için 154 üncü maddenin 1 inci veya 2 nci fıkrasında yazılı yerdeki, iflasa tabi olmıyan borçlunun yerleşim yerlerindeki icra mahkemesidir. Borçlu, bilançosunda yazılı mal ve kıymetleri, konkordato mühletinin verilmemesi halinde, bilançoyu icra mahkemesine sunduğu tarihten bir sene içinde takibe uğradığı takdirde 162 nci madde uyarınca göstermeye mecburdur.

Konkordato mühleti kaldırılmış veya konkordato tasdik edilmemişse, bunların kesinleşmesi tarihlerinden itibaren bir sene ve konkordato feshedilmişse feshin kesinleşmesinden altı ay müddetle borçlu için aynı mecburiyet vardır.

(Mülga son fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

ONİKİNCİ BAP

Konkordato İle Sermaye Şirketleri Ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması

I. ADÎ KONKORDATO

Konkordato talebi:

Madde 285–

Borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir.

İflas talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

Yetkili ve görevli mahkeme; iflasa tabi olan borçlu için 154. maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir.

Konkordato talebinde bulunan, Adalet Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan tarifede belirtilen konkordato gider avansını yatırmaya mecburdur. Bu durumda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. ve 115. maddeleri kıyasen uygulanır.

Konkordato talebinin nazara alınması
şartları:

Madde 286 –(Değişik: 18/2/1965 – 538/121 md.)
(Değişik birinci fıkra : 17/7/2003-4949/68 md.)
İcra mahkemesi borçluyu ve talepte bulunmuş ise alacaklıyı dinledikten sonra borçlunun durumunu, malvarlığı ve gelirlerini, taahhütlerini yerine getirmesine engel olan sebepleri ve konkordatonun başarı ihtimalini göz önünde tutarak, projenin alacaklıları zarara sokmak kastından âri olup olmadığına göre konkordato talebinin uygun olup
olmadığına karar verir.

Borçlu, 287 nci madde gereğince mühlet
verilmesi hakkındaki icra mahkemesi kararını beş gün içinde masraflarını verip tatbike koydurmazsa verilen mühlet
kendiliğinden kalkar.

(Ek fıkra: 17/7/2003-4949/68 md.) Konkordato talebinin reddine ilişkin kararı, tefhiminden itibaren on gün içinde
borçlu veya talep sahibi alacaklı temyiz edebilir.

Konkordato talebine eklenecek belgeler:

MADDE 286- Borçlu, konkordato talebine aşağıdaki belgeleri ekler.

a) Borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren konkordato ön projesi.

b) Borçlunun malvarlığının durumunu gösterir belgeler; borçlu defter tutmaya mecbur kişilerden ise Türk Ticaret

Kanununa göre hazırlanan son bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu, hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlanan ara bilançolar, ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri ile elektronik ortamda oluşturulan defterlere ilişkin e-defter berat bilgileri, borçlunun malî durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgeler, maddi ve maddi olmayan duran varlıklara ait olup defter değerlerini içeren listeler, tüm alacak ve borçları vadeleri ile birlikte gösteren liste ve belgeler.

c) Alacaklıları, alacak miktarlarını ve alacaklıların imtiyaz durumunu gösteren liste.

d) Konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren tablo.

e) Sermaye Piyasası Kurulu veya Kamu

Gözetimi, Muhasebe ve Denetim

Standartları Kurumunca yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşu tarafından hazırlanan ve konkordato ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu gösteren finansal analiz raporları ile dayanakları. Şu kadar ki bu şart 3/6/2011 tarihli ve 635 sayılı

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının

Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun

Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesi kapsamında küçük işletmeler bakımından uygulanmaz.

Bu madde uyarınca sunulan mali tabloların tarihi, başvuru tarihinden en fazla kırk beş gün önce olabilir.

Borçlu, konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır.

Mühlet:
Madde 287 – (Değişik: 17/7/2003-4949/69
md.)

Konkordato talebi 166 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usule göre ilân edilir. Konkordato talebinin ilânından itibaren on gün içinde alacaklılar itiraz ederek konkordato mühleti verilmesini gerektiren bir hâl bulunmadığını ileri sürerek icra mahkemesinden konkordato talebinin reddini isteyebilir.

Talep uygun görülürse icra mahkemesi
borçluya en fazla üç aylık bir mühlet verir ve aynı zamanda gerekli bilgi ve tecrübeye sahip Türk vatandaşlarından bir veya birkaç komiser tayin eder. Birden fazla komiser tayin edilmesi hâlinde icra
mahkemesi bu kişilerin görev ve yetki alanlarını belirler.

Konkordato komiseri, kusurundan doğan
zararlardan sorumludur.

Komiser, borçlunun faaliyetine nezaret eder ve 290 ve devamı maddelerde verilen görevleri yapar. Ayrıca komiser, icra mahkemesinin talebi hâlinde ara raporlar verir ve alacaklıları konkordato süreci hakkında bilgilendirir.

8, 10, 11, 16, 21 ve 359 uncu maddeler hükümleri kıyas yoluyla komiserler hakkında da uygulanır.
İşin niteliği gerekli kılıyorsa komiserin teklifi üzerine mühlet, alacaklılar da dinlendikten sonra en fazla iki ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Borçlunun malvarlığının muhafaza edilmesi için gerekli ise veya konkordatonun gerçekleşmeyeceği açıkça anlaşılıyorsa, konkordato mühleti komiserin talebi
üzerine mühletin sona ermesinden önce kaldırılabilir. Bu takdirde borçlu ve alacaklılar dinlenir. 299, 300 ve 301 inci maddeler kıyas yoluyla uygulanır.
(Değişik sekizinci fıkra: 15/7/2016-6728/5 md.) Konkordatonun tasdiki yargılaması mühlet içinde bitirilememişse asliye ticaret mahkemesi, komiserin gerekçeli raporunu da dikkate alarak, mühletin bitiminden sonraki dönem için geçerli olmak üzere borçluya karşı evvelce başlatılmış olan takiplerin durdurulmasına veya borçluya karşı yeni takip yapılmamasına karar verebilir.

 

 

Geçici mühlet:

Madde 287

Konkordato talebi üzerine
mahkeme, 286 ncı maddede belirtilen
belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu
tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı
verir ve 297 nci maddenin ikinci
fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere,
borçlunun malvarlığının muhafazası için
gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.

Konkordato işlemlerinin başlatılması
alacaklılardan biri tarafından talep
edilmişse, borçlunun 286 ncı maddede
belirtilen belgeleri ve kayıtları mahkemenin
vereceği makul süre içinde ve eksiksiz
olarak sunması hâlinde geçici mühlet kararı
verilir. Bu durumda anılan belge ve
kayıtların hazırlanması için gerekli masraf
alacaklı tarafından karşılanır. Belge ve
kayıtların süresinde ve eksiksiz olarak
sunulmaması hâlinde geçici mühlet kararı
verilmez ve alacaklının yaptığı konkordato
talebinin de reddine karar verilir.
Mahkeme, geçici mühlet kararıyla birlikte
konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından
incelenmesi amacıyla bir geçici konkordato
komiseri görevlendirir. Alacaklı sayısı ve
alacak miktarı dikkate alınarak
gerektiğinde üç komiser de
görevlendirilebilir. 290 ıncı madde bu
konuda kıyasen uygulanır.
Geçici mühlet üç aydır. Mahkeme bu üç
aylık süre dolmadan borçlunun veya geçici
komiserin yapacağı talep üzerine geçici
mühleti en fazla iki ay daha uzatabilir,
uzatmayı borçlu talep etmişse geçici
komiserin de görüşü alınır. Geçici mühletin
toplam süresi beş ayı geçemez.
291 inci ve 292 nci maddeler, geçici mühlet
hakkında kıyasen uygulanır.
Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici
komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin
uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara
karşı kanun yoluna başvurulamaz.

Mühletin ilanı:

Madde 288 – (Değişik: 17/7/2003-4949/70 md.)
İcra mahkemesince mühlet, karar tarihinde
tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt
düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden
birinde ilân olunur ve icra dairesi ile tapu
dairesine bildirilir. Borçlu bir tacir ise
ticaret sicili memurluğuna ve deniz
ticaretiyle meşgul ise ayrıca gemi sicil
memurluğuna da haber verilir. Borçlunun
gemisi sicile kayıtlı olduğu takdirde gemi
sicil memuru, konkordato mehli hakkında
sicile şerh verir. (Mülga dördüncü cümle:
14/1/2011-6103/41 md.) (…) Mühlet kararı
ayrıca diğer lazım gelen yerlere bildirilir.

Geçici mühletin sonuçları, ilanı ve bildirimi:
Madde 288 – Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur.

Mahkemece geçici mühlet kararı, ticaret
sicili gazetesinde ve Basın-İlan Kurumunun
resmî ilan portalında ilan olunur ve derhâl
tapu müdürlüğüne, ticaret sicili
müdürlüğüne, vergi dairesine, gümrük ve
posta idarelerine, Türkiye Bankalar
Birliğine, Türkiye Katılım Bankaları
Birliğine, mahallî ticaret odalarına, sanayi
odalarına, taşınır kıymet borsalarına,
Sermaye Piyasası Kuruluna ve diğer lazım
gelen yerlere bildirilir. İlanda ayrıca
alacaklıların, ilandan itibaren yedi günlük
kesin süre içinde dilekçeyle itiraz ederek
konkordato mühleti verilmesini gerektiren
bir hâl bulunmadığını delilleriyle birlikte
ileri sürebilecekleri ve bu çerçevede
mahkemeden konkordato talebinin reddini
isteyebilecekleri belirtilir.

Geçici mühletin uzatılmasına ve geçici
mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar da ikinci fıkra
uyarınca ilan olunur ve ilgili yerlere
bildirilir.

Mühletin alacaklılar bakımından sonuçları:
Madde 289- (Değişik: 17/7/2003-4949/71
md.)
Mühlet içinde borçlu aleyhine 6183 sayılı
Kanuna göre yapılan takipler de dahil
olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve
evvelce başlamış takipler durur, ihtiyatî
haciz kararları uygulanmaz, bir takip
muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve
hak düşüren müddetler işlemez.

Mühlet sırasında taşınır veya taşınmaz
rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle
rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip
başlatılabilir veya başlamış olan takiplere
devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle
muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli
malın satışı gerçekleştirilemez.

206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı
alacaklar için haciz yoluyla takip
yapılabilir.

Konkordato aksine hüküm içermediği
takdirde mühlet, rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesini durdurur.

Takas bu Kanunun 200 ve 201 inci maddelerine tâbidir. Bu maddelerin uygulanmasında konkordato mühletinin veya iflâsın ertelenmesi kararının ilânı tarihi esas alınır.

Kesin mühlet:

Madde 289 – Mahkeme, kesin mühlet hakkındaki
kararını geçici mühlet içinde verir.
Kesin mühlet hakkında bir karar
verilebilmesi için, mahkeme borçluyu ve
varsa konkordato talep eden alacaklıyı
duruşmaya davet eder. Geçici komiser,
duruşmadan önce yazılı raporunu sunar ve
mahkemece gerekli görülürse, beyanı
alınmak üzere duruşmada hazır bulunur.
Mahkeme yapacağı değerlendirmede, itiraz
eden alacaklıların dilekçelerinde ileri
sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır.
Konkordatonun başarıya ulaşmasının
mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde
borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Bu
kararla birlikte mahkeme, yeni bir
görevlendirme yapılmasını gerektiren bir
durum olmadığı takdirde geçici komiser
veya komiserlerin görevine devam etmesine
karar verir ve dosyayı komisere tevdi eder.
Mahkemece, kesin mühlet kararıyla beraber veya kesin mühlet içinde uygun
görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı
geçmemek, herhangi bir ücret takdir
edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla
ayrıca bir alacaklılar kurulu
oluşturulabilir. Bu durumda alacakları,
hukuki nitelik itibarıyla birbirinden farklı
olan alacaklı sınıfları ve varsa rehinli
alacaklılar, alacaklılar kurulunda
hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir.
Alacaklılar kurulu oluşturulurken
komiserin de görüşü alınır. Alacaklılar
kurulu her ay en az bir kere toplanır ve
hazır bulunanların oy çokluğuyla karar
alır. Komiser bu toplantıda hazır
bulunarak alınan kararları toplantıya
katılanların imzasını almak suretiyle
tutanağa bağlar. Alacaklı sayısı, alacak
miktarı ve alacakların çeşitliliği dikkate
alınarak alacaklılar kurulunun zorunlu
olarak oluşturulacağı haller ile alacaklılar
kuruluna ilişkin diğer hususlar Adalet
Bakanlığınca yürürlüğe konulan
yönetmelikte gösterilir.
Güçlük arz eden özel durumlarda kesin
mühlet, komiserin bu durumu açıklayan
gerekçeli raporu ve talebi üzerine
mahkemece altı aya kadar uzatılabilir.
Borçlu da bu fıkra uyarınca uzatma talebinde bulunabilir; bu takdirde
komiserin de görüşü alınır. Her iki hâlde de
uzatma talebi kesin mühletin sonra
ermesinden önce yapılır ve uzatma kararı
vermeden önce, varsa alacaklılar
kurulunun da görüşü alınır.
Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin
uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak
konkordato talebinin reddine ilişkin
kararlar, 288 inci madde uyarınca ilan
edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

Mühletin borçlu bakımından sonuçları:
Madde 290- (Değişik:17/7/2003-4949/72
md.)
Borçlu, komiserin nezareti altında işlerine
devam edebilir. Şu kadar ki, icra
mahkemesi bazı işlemlerin geçerli olarak
ancak komiserin katılımı ile yapılmasına
veya borçlunun yerine komiserin işletmenin
faaliyetini devam ettirmesine karar
verebilir.

Borçlu, icra mahkemesinin izni dışında
mühlet kararından itibaren rehin tesis
edemez, kefil olamaz, taşınmaz ve
işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi
olsa devredemez ve takyit edemez ve ivazsız
tasarruflarda bulunamaz. Aksi hâlde yapılan işlemler hükümsüzdür.

Borçlu bu hükme yahut komiserin ihtarlarına aykırı davranırsa veya iyi niyetinden şüpheyi haklı gösterir bir harekette bulunursa icra mahkemesi komiserin raporu üzerine, mümkün ise borçluyu ve gerektiğinde alacaklıları dinledikten sonra borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisini veya mühleti kaldırabilir.

299, 300 ve 301 inci maddeler hükmü kıyas yoluyla uygulanır.

Konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu
ile bunların görevleri:

Madde 290-
Dosyayı teslim alan komiser kesin mühlet
içinde, konkordatonun tasdikine yönelik
işlemleri tamamlayarak dosyayı raporuyla
birlikte mahkemeye iade eder.
Komiserin görevleri şunlardır:
a) Konkordato projesinin tamamlanmasına
katkıda bulunmak.
b) Borçlunun faaliyetlerine nezaret etmek.
c) Bu kanunda verilen görevleri yapmak.
d) Mahkemenin istediği konularda ve
uygun göreceği sürelerde ara raporlar sunmak.
e) Alacaklılar kurulunu konkordatonun
seyri hakkında düzenli aralıklarla
bilgilendirmek.
f) Talepte bulunan diğer alacaklılara
konkordatonun seyri ve borçlunun güncel
mali durumu hakkında bilgi vermek.
g) Mahkeme tarafından verilen diğer
görevleri yerine getirmek.
8 inci, 10 uncu, 11 inci, 16 ncı, 21 inci ve 359
uncu maddeler hükümleri kıyas yoluyla
komiserler hakkında da uygulanır.
Komiserin konkordatoya ilişkin işlemleri ile
ilgili şikayetler, asliye ticaret mahkemesi
tarafından kesin olarak karara bağlanır.
Mahkemece atanan geçici komiser ve
komiserler, özel sicilinde kaydedilmek
üzere mahkemenin bağlı bulunduğu bölge
adliye mahkemesi bilirkişilik bölge
kuruluna bildirilir. Bir kişi eş zamanlı
olarak beşten fazla dosyada geçici komiser
ve komiser olarak görev yapamaz.
Komiserin sorumlulukları hakkında 227 nci
maddenin dördüncü ve beşinci fıkrası
hükümleri uygulanır.
Konkordato komiserinin nitelikleri Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan
yönetmelikle belirlenir.
Alacaklılar kurulu, komiserin faaliyetlerine
nezaret eder; komisere tavsiyelerde
bulunabilir ve kanunun öngördüğü hâllerde
mahkemeye görüş bildirir. Alacaklılar
kurulu komiserin faaliyetlerini yeterli
bulmazsa, mahkemeden komiserin
değiştirilmesini gerekçeli bir raporla
isteyebilir. Mahkeme bu talep hakkında
borçluyu ve komiseri dinledikten sonra
kesin olarak karar verir.
Defter tutulması ve rehinli malların
kıymetinin takdiri:

Madde 291- (Değişik: 17/7/2003-4949/73
md.)
Komiser, tayinini müteakip borçlunun
mevcudunun bir defterini yapar ve
malların kıymetlerini takdir eder.
Borçlunun başka yerlerde malları varsa bu
muamele o yer icra dairesi marifetiyle
yaptırılabilir.

Komiser rehinli malların kıymetinin
takdirine ilişkin kararını alacaklıların
incelemesine hazır tutar; kıymet takdiri
kararı alacaklılar toplantısından önce yazılı
olarak rehinli alacaklılara ve borçluya bildirilir.
İlgililer, on gün içinde ve masrafları
önceden vermek kaydıyla, icra
mahkemesinden rehinli malların kıymetini
yeniden takdir etmesini isteyebilir. Eğer
yeni kıymet takdiri bir alacaklı tarafından
istenmiş ve takdir edilen kıymet, kayda
değer bir şekilde değişmişse alacaklı
borçludan masraflarının ödenmesini talep
edebilir.

Borçlunun mali durumunun düzelmesi
nedeniyle kesin mühletin kaldırılması:

Madde 291- Konkordato talebi ile
amaçlanan iyileşmenin, kesin mühletin sona
ermesinden önce gerçekleştiğinin komiserin
yazılı raporuyla mahkemeye bildirilmesi
üzerine mahkemece resen, kesin mühletin
kaldırılarak konkordato talebinin reddine
karar verilir. Bu karar, 288 inci madde
uyarınca ilan edilir ve ilgili yerlere
bildirilir.

Mahkeme, bu madde kapsamında kesin
mühletin kaldırılmasına karar vermeden
önce borçlu ve varsa konkordato talep eden
alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.

Alacaklıları davet ve alacakların bildirilmesi:
Madde 292 – (Değişik: 17/7/2003-4949/74 md.)

Alacaklılar, komiser tarafından ilân
tarihinden itibaren yirmi gün içinde
alacaklarını bildirmeye mühlet kararının
yayımlandığı gazetede yapılacak ilânla
davet olunur. Ayrıca, ilânın birer sureti
adresi belli olan alacaklılara posta ile
gönderilir. İlânda, hilafına hareket eden
alacaklıların bilançoda kayıtlı olmadıkça
konkordato müzakeresine kabul
edilmeyecekleri ihtarı da yazılır.

Aynı ilânda komiser; yukarıdaki fıkrada
yazılı müddet geçtikten sonra olmak üzere,
konkordato teklifini müzakere etmek için alacaklıları muayyen bir gün ve saatte
toplanmaya davet eder ve toplantıdan
önceki on gün içinde belgeleri inceleyebileceklerini bildirir.

Kesin mühlet içinde konkordato talebinin
reddi ile iflasın açılması:

MADDE 292- İflasa tabi borçlu
bakımından, kesin mühletin verilmesinden
sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi
hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine
mahkeme kesin mühleti kaldırarak
konkordato talebinin reddine ve borçlunun
iflasına resen karar verir:
a) Borçlunun malvarlığının korunması için
iflasın açılması gerekiyorsa.
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı
anlaşılıyorsa.
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır
veya komiserin talimatlarına uymazsa.
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye
şirketi veya kooperatif, konkordato
talebinden feragat ederse İflasa tabi olmayan borçlu bakımından ise
birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki
hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra
gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı
raporu üzerine mahkeme kesin mühleti
kaldırarak konkordato talebinin reddine
resen karar verir.
Mahkeme, bu madde uyarınca karar
vermeden önce borçlu ve varsa konkordato
talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu
duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise
gerekli görürse davet eder.
Alacaklılar hakkında borçlunun beyana daveti:
Madde 293 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/124 md.)
Komiser, borçluyu iddia olunan alacaklar
hakkında beyanda bulunmaya davet eder.
Komiser, alacakların varit olup olmadığı
hakkında borçlunun defterleri ve vesikaları
üzerinde gerekli incelemelerde bulunarak
bunların neticesini aşağıdaki madde
gereğince vereceği rapora derceder.
Kanun yolları:
MADDE 293– Kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Kesin mühlet talebinin değerlendirilmesi sonucunda, hakkında iflas kararı verilmeyen borçlunun konkordato talebinin reddine karar verilirse, borçlu veya varsa konkordato talep eden alacaklı bu kararın tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesinin kararı kesindir. Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak mühlet kararı verildiği hâllerde dosya, komiserin görevlendirilmesi de dahil olmak üzere müteakip işlemlerin yürütülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilir.

Mahkemenin veya bölge adliye mahkemesinin konkordato talebinin reddiyle birlikte borçlunun iflasına da karar verdiği hâllerde 164 üncü madde
hükmü uygulanır.

Alacaklıların toplanması:

Madde 294 – Komiser alacaklılar
toplanmasına reislik eder ve borçlunun
vaziyeti hakkında bir rapor verir.

Borçlu lazımgelenmalümatı vermek üzere
toplanmada hazır bulunmağa mecburdur.

Müzakere neticesinde tutulan konkordato
zaptı derhal imza olunur. İmzayı mütaakıp
on gün içinde vukua gelen iltihaklar kabul
olunur
.

Kesin mühletin alacaklılar bakımından
sonuçları:

MADDE 294– Mühlet içinde borçlu aleyhine 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyatî tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.

206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.

Tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur.

Takas bu Kanunun 200 ve 201 inci maddelerine tâbidir. Bu maddelerin uygulanmasında geçici mühletin ilânı tarihi esas alınır.

Hacizli mallar hakkında niteliğine uygun düştüğü ölçüde 186 ncı madde hükmü uygulanır.

Konkordato mühletinin verilmesinden önce, müstakbel bir alacağın devri sözleşmesi yapılmış ve devredilen alacak konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğmuş ise, bu devir hükümsüzdür.

Konusu para olmayan alacaklar, alacaklı tarafından, ona eşit kıymette para alacağına çevrilerek komisere bildirilir. Şu kadar ki borçlu, komiserin onayıyla taahhüdün aynen ifasını üstlenmekte serbesttir.

Müşterek borçlulara karşı haklar:

Madde 295 – Konkordatoya muvafakat etmiyen alacaklı müşterek borçlulara ve borçlunun kefillerine ve borcu tekeffül edenlere karşı bütün haklarını muhafaza eder.

Konkordatoya muvafakat etmiş olan alacaklı dahi kendi haklarını yukardaki kimselere ödeme mukabilinde temlik teklif etmek ve onlara toplanmanın günü ile yerinden en aşağı on gün evvel haber vermek şartiyle bu hükümden istifade eder.

Alacaklı müracaat hakkına halel gelmeksizin yukardaki kimselere konkordato müzakeresine iştirak etmek yetkisini verebilir ve onların kararını kabul taahhüdünde bulunabilir.

Kesin mühletin rehinli alacaklılar bakımından sonuçları:

MADDE 295– Mühlet sırasında rehinle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez.

Konkordatonun mahkemede incelenmesi:

Madde 296- (Değişik: 17/7/2003-4949/75

md.)

Toplanmayı takip eden on gün bittikten sonra komiser konkordatoya ilişkin bütün belgeleri ve bu süre içinde iltihak eden olmuşsa bunları da dikkate alarak, konkordatonun kabul edilip edilmediğine ve tasdikinin uygun olup olmadığına dair gerekçeli raporunu ticaret mahkemesine tevdi eder ve durumu ilgili icra mahkemesine bildirir.

Mahkeme, komiseri dinledikten sonra ve her hâlde mühlet içinde kısa bir zamanda kararını verir. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, mühlet kararının yayımlandığı gazetede ilân edilir. İtiraz edenlerin haklarını müdafaa için duruşmada bulunabilecekleri de ilâna yazılır.

Kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları:

MADDE 296- Sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hale getireceğine ilişkin hükümler, borçlunun konkordato yoluna başvurması durumunda uygulanmaz. Sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi sözleşme, borçlunun konkordatoya başvurduğu gerekçesiyle sona erdirilemez.

Borçlu, tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin onayıyla herhangi bir zamanda sona erecek şekilde feshedebilir. Bu çerçevede ödenmesi gereken tazminat, konkordato projesine tabi olur. Hizmet sözleşmelerinin feshine ilişkin özel hükümler saklıdır.

Konkordatonun kabulü için lazımgelen ekseriyet:

Madde 297 – (Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/76 md.)

Konkordato, kaydedilmiş olan alacaklıların yarısını ve alacakların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılır.

İmtiyazlı alacaklılarla borçlunun karısı, kocası ve ana, baba ve evladı ne alacak ve ne de alacaklı ekseriyetini teşkilde hesaba katılmazlar.

Rehinle temin edilmiş alacaklar komiser tarafından takdir edilen kıymet neticesinde teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılırlar.

Nizalı veya taliki şarta bağlı veyahut muayyen olmıyan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne nispette katılacağına icra mahkemesi karar verir. Şu kadar ki bu iddialar hakkında ilerde mahkemece verilecek hükümler mahfuzdur.

Kesin mühletin borçlu bakımından sonuçları:

MADDE 297- Borçlu, komiserin nezareti altında işlerine devam edebilir. Şu kadar ki, mühlet kararı verirken veya mühlet içinde mahkeme, bazı işlemlerin geçerli olarak ancak komiserin izni ile yapılmasına veya borçlunun yerine komiserin işletmenin faaliyetini devam ettirmesine karar verebilir.

Borçlu, mahkemenin izni dışında mühlet kararından itibaren rehin tesis edemez, kefil olamaz, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devredemez, takyit edemez ve ivazsız tasarruflarda bulunamaz. Aksi hâlde yapılan işlemler hükümsüzdür. Mahkeme bu işlemler hakkında karar vermeden önce komiserin ve alacaklılar kurulunun görüşünü almak zorundadır.

Borçlu bu hükme yahut komiserin ihtarlarına aykırı davranırsa mahkeme, borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırabilir veya 292 nci madde çerçevesinde karar verir.

Birinci ve üçüncü fıkra kapsamında alınan kararlar 288 inci madde uyarınca ilan edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

Konkordatonun tasdiki

Madde 298-(Değişik: 17/7/2003-4949/77

md.)

Yukarıdaki hükümler dairesinde yapılan konkordato teklifinin tasdiki aşağıdaki şartların tahakkukuna bağlıdır:

1- Teklif edilen meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (Mahkeme borçluya intikâl edebilecek malları da dikkate alabilir.).

2- Malvarlığının terki suretiyle konkordatoda, paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen meblağın, iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının öngörülmesi.

3- Konkordato işlemlerinin yerine getirilmesini, alacakları kabul edilmiş olan imtiyazlı alacakların tamamen ödenmesini ve mühlet sırasında komiserin onayıyla akdedilmiş borçların ifasını sağlamak için, bu alacaklılardan her biri özel olarak ve açıkça kendi alacağı bakımından vazgeçmedikçe, yeterli teminatın gösterilmesi.

4- Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama masrafları ve ilâm harçlarının tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması.

Hâkim, konkordato teklifini yetersiz bulması hâlinde re’sen veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmeyi yapabilir.

Defter tutulması ve rehinli malların kıymetinin takdiri:

MADDE 298- Komiser, görevlendirilmesini müteakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve malların kıymetlerini takdir eder. Borçlunun başka yerlerde malları varsa bu muamele o yer icra dairesi marifetiyle yaptırılabilir. Komiser rehinli malların kıymetinin

takdirine ilişkin kararını alacaklıların incelemesine hazır bulundurur; kıymet takdiri kararı alacaklılar toplantısından önce yazılı olarak rehinli alacaklılara ve borçluya bildirilir. İlgililer, yedi gün içinde ve masrafını önceden vermek kaydıyla, mahkemeden rehinli malların kıymetini yeniden takdir etmesini isteyebilirler. Eğer yeni kıymet takdiri bir alacaklı tarafından istenmiş ve takdir edilen kıymet, kayda değer bir şekilde değişmişse alacaklı borçludan masraflarının ödenmesini talep edebilir. Rehinli taşınmaz malların bu madde kapsamındaki kıymet takdiri, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca gayrimenkul değerleme uzmanlığı lisansı ile yetkilendirilen kişilere yaptırılabilir.

Rehinli taşınır veya taşınmazın paraya

çevrilmesinin ertelenmesi:

Madde 298/a- (Ek: 17/7/2003-4949/78 md.) Konkordatoyu tasdik eden hâkim, borçlunun talebi üzerine, tasdik kararından itibaren en fazla bir yılı geçmemek ve erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayan faizler teminatlandırılmak kaydıyla, rehinli taşınır veya taşınmazın konkordato talebinden önceki bir alacak nedeniyle satışını erteleyebilir. Ancak, bu ertelemenin yapılabilmesi için rehinli alacağın konkordato talebinden önceki yıla ait faizlerinin ödenmiş olması lazımdır. Borçlu ayrıca taşınmazın veya ticarî işletme rehni konusu unsurların işletmenin çalışması için kendisine gerekli olduğunu ve paraya çevirmenin ekonomik varlığını tehlikeye sokacağını gerçeğe yakın bir şekilde ispat etmelidir.

İlgili rehinli alacaklılar yazılı görüşlerini konkordatonun tasdikine ilişkin görüşmelerden önce sunmaya davet edilirler; bu alacaklılar ayrıca tasdik duruşmasına bizzat çağırılırlar.

Borçlu, rehinli taşınır veya taşınmazı rızasıyla devreder, iflâs eder veya ölürse, paraya çevirmenin ertelenmesi kendiliğinden hükümsüz hâle gelir.

İlgili alacaklının talebi üzerine ve borçluyu dinledikten sonra, konkordatoyu tasdik eden hâkim paraya çevirmenin ertelenmesi kararını, alacaklı şu hâllerden birinin mevcudiyetini gerçeğe yakın bir şekilde ispat ederse iptal eder:

1- Borçlu paraya çevirmenin ertelenmesini yanlış bilgiler vermek suretiyle elde etmişse.

2- Serveti ve gelirleri artmış ve borcu ekonomik varlığını tehlikeye sokmadan ödeyebilecekse.

3- Rehinli taşınır veya taşınmazın paraya çevrilmesi borçlunun ekonomik varlığını artık tehlikeye sokmayacaksa.

Kanun yollarına başvurma

Madde 299- (Değişik: 2/3/2005-5311/18 md.)

Konkordato hakkında verilen hükme karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde borçlu ve itiraz eden her alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Alacaklıları alacaklarını bildirmeye davet:

MADDE 299- Alacaklılar, komiser tarafından 288 inci madde uyarınca yapılacak ilânla, ilân tarihinden itibaren onbeş gün içinde alacaklarını bildirmeye davet olunur. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir. İlânda, alacaklarını bildirmeyen alacaklıların bilançoda kayıtlı olmadıkça konkordato projesinin müzakerelerine kabul edilmeyecekleri ihtarı da yazılır.

Tasdikin ilanı:

Madde 300 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/126

md.)

(Değişik: 6/6/1985 – 3222/35 md.) Hüküm kesinleşince mühlet kararının yayımlandığı gazetede ilan edilir; icra dairesi ile tapu dairesine, mahalli ticaret odalarına sanayi odalarına ve borsalara ve borçlunun sıfatına göre evvelce ihbar edilmiş ise ticaret sicili memurluğuna ve gemi sicil memurluğuna tebliğ olunur.

İlandan itibaren 287 nci maddeye göre verilen mühletin hükümleri biter.

Alacaklar hakkında borçlunun beyana daveti:

MADDE 300– Komiser, borçluyu iddia olunan alacaklar hakkında açıklamada bulunmaya davet eder. Komiser, alacakların varit olup olmadığı hakkında borçlunun defterleri ve belgeleri üzerinde gerekli incelemelerde bulunarak bunların neticesini 302 nci madde gereğince vereceği raporda belirtir.

Konkordatonun reddinden sonra iflas ve

ihtiyati haciz:

Madde 301 – (Değişik: 18/2/1965 – 538/127

md.)

(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/80

md.) Konkordato tasdik olunmaz yahut mühlet kaldırılırsa, borçlu iflâsa tâbi kişilerden olmasa bile, alacaklılardan birinin 300 üncü maddeye göre yapılacak ilândan itibaren on gün içinde vuku bulacak talebi üzerine borçlunun derhâl iflâsına karar verilir.

Konkordatonun tasdikını reddeden mahkeme, teminat aramaksızın borçlunun bütün kabili haciz mallarının ihtiyaten haczine karar verir. Bu karar masrafı avans olarak yatıran herhangi bir alacaklının talebiyle tatbik olunur. Yukarıdaki fıkraya göre açılan iflas davası 264 üncü madde gereğince ihtiyati haczi tamamlıyan merasimdendir.

Alacaklılar toplantısına davet:

MADDE 301- Konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra komiser, 288 inci madde uyarınca yapacağı yeni bir ilanla alacaklıları, konkordato projesini müzakere etmek üzere toplanmaya davet eder. Toplantı günü ilandan en az on beş gün sonra olmak zorundadır. İlanda alacaklıların, toplantıdan önceki yedi gün içinde belgeleri inceleyebilecekleri de bildirilir. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir.

İtirazlı alacaklar hakkında dava:

Madde 302 – (Değişik: 6/6/1985 – 3222/36

md.)

Ticaret mahkemesi, konkordatonun tasdiki kararında alacakları itiraza uğramış olan alacaklılara, dava açmak için, konkordatonun tasdiki kararının yüze karşı verilmesi halinde tefhim, aksi takdirde tebliğ tarihinden itibaren başlamak üzere on günlük bir müddet tayin eder. (Değişik ikinci cümle: 12/2/2004-5092/6 md.) Bu müddet içerisinde dava açmayanların teminattan yararlanma ve konkordatoyu feshettirme hakları düşer. (Ek cümle: 17/7/2003-4949/81 md.) İcra takibi sonucunda kesinleşmiş alacaklar ile ilâma bağlı alacaklara ilişkin haklar saklıdır.

Alacaklılar toplantısı ve projenin kabulü

için gerekli çoğunluk:

MADDE 302- Komiser alacaklılar toplantısına başkanlık eder ve borçlunun durumu hakkında bir rapor verir.

Borçlu gerekli açıklamaları yapmak üzere toplantıda hazır bulunmaya mecburdur.

Konkordato projesi;

a) Kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya

b) Kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini, aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılır.

Oylamada sadece konkordato projesinden etkilenen alacaklılar oy kullanabilir. 206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacakların alacaklıları ve borçlunun eşi ve çocuğu ile kendisinin ve evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi eşinin anası, babası ve kardeşi alacak ve alacaklı çoğunluğunun hesabında dikkate alınmaz.

Rehinle temin edilmiş olan alacaklar, 298 inci madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılırlar.

Çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkeme karar verir. Şu kadar ki bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümler saklıdır.

Konkordato projesinin müzakereleri sonucunda oluşturulan konkordato tutanağı, kabul ve ret oylarını içerecek şekilde derhal imza olunur. Toplantının bitimini takip eden yedi gün içinde gerçekleşen iltihaklar da kabul olunur.

Komiser, iltihak süresinin bitmesinden itibaren en geç yedi gün içinde konkordatoya ilişkin bütün belgeleri, konkordato projesinin kabul edilip edilmediğine ve tasdikinin uygun olup olmadığına dair gerekçeli raporunu mahkemeye tevdi eder.

Konkordatonun hükümleri:

Madde 303– (Değişik: 17/7/2003-4949/82

md.)

Tasdik edilen konkordato, alacakları mühlet kararından önce veya komiserin onayı olmaksızın konkordatonun tasdikine kadar doğmuş bütün alacaklar için mecburidir. Rehinli alacaklıların rehnin kıymetini karşılayan miktardaki alacakları ile bu Kanunun 206 ncı maddesinin birinci fıkrasında sayılan Devlet alacakları müstesnadır.

Mühlet içinde komiserin onayıyla akdedilmiş borçlar, malvarlığının terki suretiyle konkordatoda yahut sonraki bir iflâsta masa borcu sayılır.

Konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği, borçlunun borçlarını nasıl ödeyeceği ve gerekirse sağlanacak teminatlar belirtilir. Kararda komiser veya uzman bir kişi tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevlendirilebilir. Bu takdirde görevlendirilen kişi, borçlunun işletmesinin durumu ve borçlarını konkordato projesi uyarınca ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir tasdik kararını veren mahkemeye rapor tevdi eder; alacaklılar bu raporu inceleyebilirler.

Borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı haklar:

MADDE 303– Konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarını muhafaza eder.

Konkordatoya muvafakat eden alacaklı da kendi haklarını, borçtan birlikte sorumlu olan kişilere ödeme mukabilinde devir teklif etmek ve onlara toplantıların günü ile yerini en az on gün önce haber vermek şartıyla bu hükümden yararlanır.

Alacaklı müracaat hakkına halel gelmeksizin borçtan birlikte sorumlu olan kişilere konkordato müzakerelerine katılma yetkisini verebilir ve onların kararını kabul taahhüdünde bulunabilir.

Konkordatonun neticelenmiyen takipler

üzerine tesiri:

Madde 304 – Konkordatonun tasdikıkonkordato mühletlerinden evvel vazolunupta henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür.

Konkordatonun mahkemede incelenmesi:

MADDE 304– Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.

Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.

Nizalı alacaklara ait paralar:

Madde 305  İcra mahkemesi emrederse nizalı alacaklılar hakkında ayrılan paylar hüküm katileşinceye kadar borçlu tarafından sağlam bir bankaya ve bulunmıyan yerde icra veznesine yatırılır.

Konkordatonun tasdiki ve şartları:

Madde 305  302 nci madde uyarınca yapılan toplantıda ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesinin tasdiki aşağıdaki şartların gerçekleşmesine bağlıdır:

a) Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması.

b) Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (bu kapsamda mahkeme, borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder).

c) Konkordato projesinin 302 nci maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunması.

d) 206 ncı maddenin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması (302 nci maddenin altıncı fıkrası kıyasen uygulanır).

e) Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması.

Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir

Konkordato haricinde yapılan vaitler:

Madde 306  Borçlu tarafından konkordato şartlarından fazla olarak alacaklılardan birine yapılan her vait hükme hacet kalmaksızın batıldır.

Konkordatonun tasdiki kararı, kapsamı ve ilanı:

Madde 306   Konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceği belirtilir.

Kararda, tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli bir kayyım tayin edilebilir. Bu takdirde kayyım, borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir tasdik kararını veren mahkemeye rapor verir; alacaklılar bu raporu inceleyebilirler.

Tasdik kararı mahkemece, 288 inci madde uyarınca ilân olunur ve ilgili yerlere bildirilir.

Konkordatonun alacaklılardan birinin müracaatile onun hakkında feshi:

Madde 307  Kendisine karşı konkordato şartları ifa edilmiyen her alacaklı konkordato mucibince iktisap etmiş olduğu yeni hakları muhafaza etmekle beraber konkordatoyu tasdik eden mahkemeye müracaatla kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir.

(Değişik 2. fıkra: 5311 – 2.3.2005 / m.19 – Yürürlük m.30) Fesih talebi üzerine verilecek hükmün tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi (*) kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

Rehinli malların muhafaza ve satışı ile finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenmesi:

Madde 307   Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında rehinli malın muhafaza altına alınması ve satışı, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.

a) Rehinle temin edilen alacak konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.

b) Rehinle temin edilen alacağın konkordato talep tarihine kadar ödenmemiş faizi bulunmamalıdır.

c) Borçlu rehinli malın, işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve paraya çevrilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır.

Rehinli malın muhafazası ve paraya çevrilmesinin ertelenmesi hâlinde satış isteme süresi işlemez.

Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında finansal kiralama konusu malların iadesi, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.

a) Borçlu finansal kiralama sözleşmesinin aynen ifasını 294 üncü maddenin yedinci fıkrası uyarınca üstlenmiş olmalıdır.

b) Finansal kiralamadan doğan kira alacağı konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.

c) Ödenmemiş kira borcu, üç aylık tutarı aşmamalıdır.

d) Bu erteleme nedeniyle finansal kiralama konusu malın değer kaybından kaynaklanabilecek zarar, teminat altına alınmış olmalıdır.

e) Borçlu finansal kiralama konusu malın işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve iade edilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır.

Birinci ve üçüncü fıkrada belirtilen alacaklılar yazılı görüşlerini konkordatonun tasdikine ilişkin duruşmadan önce sunmaya davet edilirler; bu alacaklılar ayrıca tasdik duruşmasına çağırılırlar.

Borçlu, rehinli veya finansal kiralama konusu malı rızasıyla devreder, iflâs eder veya ölürse, erteleme kendiliğinden hükümsüz hâle gelir.

Konkordatoyu tasdik eden mahkeme, ilgili alacaklının talebi üzerine ve borçluyu da davet ederek aşağıdaki hâllerden birinin varlığının yaklaşık olarak ispat edilmesi kaydıyla erteleme kararını kaldırır.

a) Borçlu ertelemeyi yanlış bilgiler vermek suretiyle elde etmişse.

b) Borçlunun serveti ve gelirleri artmış ve borçlu, ekonomik varlığını tehlikeye sokmadan borcu ödeyebilecek hâle gelmişse.

c) Rehinli malın paraya çevrilmesi veya finansal kiralama konusu malın iadesi, borçlunun ekonomik varlığını artık tehlikeye sokmayacaksa

Konkordatonun tamamen feshi:

MADDE 308  Her alacaklı sui niyetle muallel bulunan bir konkordatonun feshini tasdik kararını vermiş olan mahkemeden istiyebilir.

299, 300 ve 301 inci maddelerin hükümleri bu halde de caridir

Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflası:

Madde 308  Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir

Kanun yolları:

Madde 308/a-  Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Çekişmeli alacaklar hakkında dava:

Madde 308/b- Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilânı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler.

Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.

Konkordatonun hükümleri:

Madde 308/c- Konkordato, tasdik kararıyla bağlayıcı hâle gelir. Tasdik edilen konkordato projesinde konkordatonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder.

Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.

206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar, rehinli alacaklıların rehnin kıymetini karşılayan miktardaki alacakları ve 6183 sayılı Kanun kapsamındaki amme alacakları hakkında bu maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz.

Kredi kurumları tarafından verilen krediler de dahil olmak üzere, mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçlar, adi konkordatoda konkordato şartlarına tabi değildir; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda yahut sonraki bir iflâsta masa borcu sayılır. Aynı kural karşı edimin ifasını komiserin izniyle kabul eden borçlunun taraf olduğu sürekli borç ilişkilerindeki karşı edimler için de geçerlidir.

Konkordatonun sonuçlanmayan takiplere etkisi:

Madde 308/ç- Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlatılmış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür.

Birinci fıkra hükmü, 308/c maddesinin üçüncü fıkrası kapsamıdaki alacaklar için konulan hacizler hakkında uygulanmaz.

Konkordato haricinde yapılan vaatler:

Madde 308/d- Borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatler hükümsüzdür.

Konkordatonun kısmen feshi:

Madde 308/e- Kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklı konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir.

Fesih talebi üzerine verilecek hükmün tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

Konkordatonun tamamen feshi:

Madde 308/f-  Her alacaklı, kötü niyetle sakatlanmış konkordatonun feshini tasdik kararını vermiş olan mahkemeden isteyebilir.

Konkordatonun tamamen feshi kararı kesinleştiğinde durum 288 inci madde uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

308 inci madde hükmü bu hâlde de uygulanır.

Konkordatoda harç, vergi istisnaları ve teşvik belgeleri:

Madde 308/g-  Tasdik edilen konkordato projesi kapsamında;

a) Yapılacak işlemler, 492 sayılı Harçlar Kanununa tabi harçlardan; bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kâğıtlar, damga vergisinden,

b) Alacaklılar tarafından her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden,

c) Borçluya kullandırılacak krediler, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonundan,

istisna edilmiştir.

Bu istisna hükümleri konkordato projesinde belirtilen işlemler bakımından borçlu ile proje kapsamındaki alacaklılara özgü olarak uygulanır. Üçüncü kişiler bu istisna hükümlerinden yararlanamaz.

Konkordato projesine göre borçları yeni bir itfa plânına bağlanan borçlulara ait olan teşvik belgelerinin süreleri ile ihracat taahhüt süreleri, geçici mühlet kararının verildiği tarihten konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar işlemez.

Rehinli alacaklılarla müzakere şartları ve yapılandırmanın hükümleri:

Madde 308/h- Adi konkordatoda borçlu, ön projede belirtmek suretiyle, alacaklı lehine rehin tesis edilmiş borçlarının yapılandırılmasını bu madde uyarınca talep eder.

Komiser, kesin mühlet içinde uygun göreceği zamanda bütün rehinli alacaklıları borçlunun anapara indirimi, faiz indirimi, vadelendirme veya diğer ödeme tekliflerini müzakere etmek üzere tebligat çıkartarak davet eder.

Müzakerede ve müzakereyi takip eden yedi günlük iltihak süresi içinde rehinli alacaklıların, alacak miktarı itibarıyla üçte ikiyi aşan çoğunluğu ile bir anlaşma hasıl olursa, komiser, imzalanan anlaşmaları tutanağa bağlar ve rehinli alacaklılarla anlaşma yapıldığını 302 nci madde uyarınca mahkemeye tevdi edeceği gerekçeli raporuna ayrı ve bağımsız bir başlık altında işler.

Borçlunun tekliflerinin alacak miktarı itibarıyla üçte ikiyi aşan çoğunlukla kabul edilmesi hâlinde, borçlu ile anlaşamayan rehinli alacaklı, konkordato talep tarihinden itibaren, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt öncesi faiz oranı uygulanmak suretiyle, diğer rehinli alacaklılarla yapılan anlaşmalardan en uzun vadelisine tabi olur. Bu husus ve anlaşmaya varılamayan rehinli alacaklılara borçlu tarafından yapılacak ödemelere ilişkin plan komiser tarafından tutanağa geçirilir ve komiserin 302 nci madde uyarınca mahkemeye tevdi edeceği gerekçeli rapora da işlenir.

Rehinli alacaklılarla bir anlaşmaya varılamamışsa, bu husus da komiserin gerekçeli raporuna işlenir.

Mahkeme, rehinli alacaklılarla yapılan anlaşmaları üçte iki oranına ulaşılıp ulaşılmadığı ve anlaşmaya varılamayan rehinli alacaklılar varsa bunlara uygulanacak ödeme planının bu maddede öngörülen şartlara uyup uymadığı bakımından kontrol ettikten sonra anlaşmaları ve ödeme planını, 305 inci ve 306 ncı maddeler uyarınca vereceği karara dahil eder.

302 nci madde uyarınca yapılacak alacaklılar toplantısı borçlunun konkordato projesini kabul etmezse, bu madde uyarınca anlaşma yapmış olan rehinli alacaklıların borçluyla akdetmiş bulundukları anlaşmalar ve anlaşma yapmamış olan rehinli alacaklılar için hazırlanmış olan ödeme planı geçerli hâle gelmez.

Yapılan anlaşmaya uygun olarak kendisine karşı ifada bulunulmayan her rehinli alacaklı tasdik kararını veren mahkemeye başvurarak o rehinli alacağa ilişkin anlaşmayı feshettirebilir. Ancak bu fesih sonucunda üçüncü fıkrada belirtilen üçte iki oranının altına düşüldüğü takdirde, borçlunun teklifini kabul etmeyip ödeme planına tabi tutulan rehinli alacaklılar bu planla bağlı olmaktan çıkar, borçlu ile anlaşmış olan rehinli alacaklılar ise anlaşmayı sona erdirebilir.

Bu madde münhasıran adi konkordatoda borçlunun, alacaklı lehine rehin tesis edilmiş borçlarının yapılandırılması teklifinde bulunması hâlinde uygulanır. 285 ilâ 309/l maddeleri, açıkça belirtilmedikçe rehinli alacaklılar hakkında uygulanmaz.

II. İFLÂSTAN SONRA KONKORDATO

Şartları ve hükümleri:

Madde 309 – İflâsına hükmedilmiş olan bir borçlu konkordato teklif ederse iflâs idaresi mütaleasile beraber ikinci alacaklılar toplanmasında veya daha sonra müzakere edilmek üzere alacaklılara bu teklifi bildirir.

294 den 299 uncu ve 302 den 308 inciye kadar olan maddeler burada da tatbik olunur. Komisere ait vazifeler iflâs idaresi tarafından yapılır.

(Değişik 3. fıkra: 4949 – 17.7.2003 / m.83) Paraya çevirme ticaret mahkemesi tasdik hakkında bir karar verinceye kadar ertelenir.

(Değişik: 6/6/1985 – 3222/37 md.) Konkordato üzerine verilen karar iflas idaresine bildirilir.

Konkordatonun tasdikı halinde idare iflasa hükmeden mahkemeden iflasın kaldırılmasını ister.

II. İFLÂSTAN SONRA KONKORDATO

Şartları ve hükümleri:

Madde 309–  İflâsına hükmedilmiş olan bir borçlu konkordato talep ederse veya bu borçlunun alacaklılarından biri konkordato işlemlerinin başlatılmasını isterse, iflâs idaresi, görüşüyle beraber ikinci alacaklılar toplanmasında veya daha sonra müzakere edilmek üzere alacaklılara bu talebi bildirir.

302 ilâ 307 nci maddeler ile 308/a ilâ 308/g maddeleri burada da uygulanır. Komisere ait görevler iflâs idaresi tarafından yapılır.

Konkordato talebinin alacaklılar tarafından kabul edildiği toplantının yapıldığı tarihten, konkordatonun mahkemece tasdik edildiği tarihe kadar geçen sürede müflisin mallarının paraya çevrilmesi durur. Bu süre altı ayı geçemez.

Konkordato hakkında verilen karar iflâs idaresine bildirilir.

Konkordatonun tasdiki kararının kesinleşmesi üzerine iflâs idaresi iflâsa hükmeden mahkemeden iflâsın kaldırılmasını ister.

İflâstan sonra konkordato iflâs tasfiyesi içinde ancak bir defa istenebilir.

III. MALVARLIĞININ TERKİ SURETİYLE KONKORDATO

Genel olarak: 

MADDE 309/a – (Ek: 4949 – 17.7.2003 / m.84) Malvarlığının terki suretiyle konkordato ile alacaklılara, borçlunun malvarlığı üzerinde tasarruf etmek veya bu malların tamamını ya da bir kısmını üçüncü bir kısmını üçüncü kişiye devretmek yetkisi verilir.

Alacaklılar haklarını konkordato tasfiye memurları ve alacaklılar kurulu aracılığıyla kullanırlar. Konkordato tasfiye memurları ve alacaklılar kurulu konkordato talebi hakkında karar veren alacaklılar tarafından seçilir. Konkordato tasfiye memuru icra mahkemesinin seçime ilişkin kararı onaylamasından sonra göreve başlar. Konkordato komiseri de tasfiye memuru olabilir.

III. MALVARLIĞININ TERKİ SURETİYLE KONKORDATO

Genel olarak:  

MADDE 309/a – (Ek: 4949 – 17.7.2003 / m.84) Malvarlığının terki suretiyle konkordato ile alacaklılara, borçlunun malvarlığı üzerinde tasarruf etmek veya bu malların tamamını ya da bir kısmını üçüncü bir kısmını üçüncü kişiye devretmek yetkisi verilir.

Alacaklılar haklarını konkordato tasfiye memurları ve alacaklılar kurulu aracılığıyla kullanırlar. Konkordato tasfiye memurları ve alacaklılar kurulu konkordato talebi hakkında karar veren alacaklılar tarafından seçilir. Konkordato tasfiye memuru asliye ticaret mahkemesinin seçime ilişkin kararı onaylamasından sonra göreve başlar. Konkordato komiseri de tasfiye memuru olabilir.

Zorunlu içeriği:

Madde 309/b- (Ek: 17/7/2003-4949/84 md.)

Malvarlığının terki suretiyle konkordato aşağıdaki hususları içerir:

1- Alacaklıların malların tasfiyesi ya da üçüncü kişiye devri suretiyle karşılanamayan alacaklarından feragat edip etmedikleri, feragat etmiyorlarsa borçlunun sorumluluğunun ne olduğu.

2- Konkordato tasfiye memurları ile alacaklılar kurulu üyelerinin belirlenmesi ve bunların yetkileri

3- Kanun tarafından belirlenmemişse, malların tasfiye usulü ve eğer mallar üçüncü kişiye devredilecekse, bu devrin şekli ve teminatlandırılması.

4- Alacaklılara yönelik ilânların Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi yanında tasdik tarihinde tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biriyle yapılacağı.

Konkordato kapsamı dışında kalan mallar varsa bunlar açıkça belirtilir

Zorunlu içeriği:

Madde 309/b- (Ek: 17/7/2003-4949/84 md.)

Malvarlığının terki suretiyle konkordato aşağıdaki hususları içerir:

1- Alacaklıların malların tasfiyesi ya da üçüncü kişiye devri suretiyle karşılanamayan alacaklarından feragat edip etmedikleri, feragat etmiyorlarsa borçlunun sorumluluğunun ne olduğu.

2- Konkordato tasfiye memurları ile alacaklılar kurulu üyelerinin belirlenmesi ve bunların yetkileri

3- Kanun tarafından belirlenmemişse, malların tasfiye usulü ve eğer mallar üçüncü kişiye devredilecekse, bu devrin şekli ve teminatlandırılması.

4- Alacaklılara yönelik ilânların ve ilgili yerlere bildirimlerin 288 inci madde uyarınca yapılacağı.

Konkordato kapsamı dışında kalan mallar varsa bunlar açıkça belirtilir

Taşınır rehinleri:

Madde 309/g – (ek: 4949 – 17.7.2003 / m.84)

Alacağı taşınır rehniyle temin edilmiş olan alacaklılar rehinli taşınırları konkordato tasfiye memurlarına tevdi etmek zorunda değildirler. Konkordatoda başka bir süre öngörülmedikçe, rehinli alacaklılar rehinli taşınırı uygun gördükleri zamanda, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla veya rehin sözleşmesinde yetki verilmişse pazarlık yoluyla ya da borsada satmak suretiyle paraya çevirebilirler.

Ancak, rehnin paraya çevrilmesi konkordato masasının yararına ise, konkordato tasfiye memurları rehinli alacaklıya rehinli malı altı ay içinde paraya çevirmesi için yetki verebilir. Konkordato tasfiye memurları rehinli alacaklıya, aynı zamanda 336/a maddesinde öngörülen cezayı da hatırlatarak, bu süre içinde paraya çevirme işlemini gerçekleştirmediği takdirde rehinli malı kendilerine teslim etmesini, haklı bir sebep olmaksızın teslim etmezse rüçhan hakkından mahrum kalacağını ihtar eder.

Taşınır rehinleri:

Madde 309/g – (ek: 4949 – 17.7.2003 / m.84)

Alacağı taşınır rehniyle temin edilmiş olan alacaklılar rehinli taşınırları konkordato tasfiye memurlarına tevdi etmek zorunda değildirler. Konkordatoda başka bir süre öngörülmedikçe, rehinli alacaklılar rehinli taşınırı uygun gördükleri zamanda, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla veya rehin sözleşmesinde yetki verilmişse pazarlık yoluyla ya da borsada satmak suretiyle paraya çevirebilirler.

Ancak, rehnin paraya çevrilmesi konkordato masasının yararına ise, konkordato tasfiye memurları rehinli alacaklıya rehinli malı altı ay içinde paraya çevirmesi için yetki verebilir. Konkordato tasfiye memurları rehinli alacaklıya, aynı zamanda 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 289 uncu maddesinde öngörülen cezayı da hatırlatarak, bu süre içinde paraya çevirme işlemini gerçekleştirmediği takdirde rehinli malı kendilerine teslim etmesini, haklı bir sebep olmaksızın teslim etmezse rüçhan hakkından mahrum kalacağını ihtar eder.

HUKUKİ İŞLEMLERİN İPTALİ:

Hukuki işlemlerin iptali:

Madde 309/k – (Ek: 4949 – 17.7.2003 / m.84

Borçlu tarafından konkordatonun tasdikinden önce yapılmış hukukî işlemler 277 ilâ 284 üncü maddelere göre iptale tâbidir.

Konkordato mühletinin verilmesi veya mühletten önce bu Kanuna göre vuku bulan iflâsın ertelenmesi tarihleri, iptal davası açma sürelerinin hesaplanmasında haczin veya iflâsın açılmasının yerini tutar.

Konkordato masasına yöneltilen taleplerin tasarrufun iptali yoluyla kısmen veya tamamen reddini sağlamak mümkün ise konkordato tasfiye memurları, def’î yoluyla iptal talebinde bulunmaya yetkili ve yükümlüdürler.

HUKUKİ İŞLEMLERİN İPTALİ:

Hukuki işlemlerin iptali:

Madde 309/k – (Ek: 4949 – 17.7.2003 / m.84)

Borçlu tarafından konkordatonun tasdikinden önce yapılmış hukukî işlemler 277 ilâ 284 üncü maddelere göre iptale tâbidir.

Geçici konkordato mühletinin verildiği tarih iptal davası açma sürelerinin hesaplanmasında haczin veya iflâsın açılmasının yerini tutar.

Konkordato masasına yöneltilen taleplerin tasarrufun iptali yoluyla kısmen veya tamamen reddini sağlamak mümkün ise konkordato tasfiye memurları, def’î yoluyla iptal talebinde bulunmaya yetkili ve yükümlüdürler.

Uygulanacak ortak hükümler:

Madde 309/l- (Ek: 17/7/2003-4949/84 md.) Niteliğine aykırı düşmedikçe 285 ilâ 308 inci  maddeler malvarlığının terki suretiyle konkordatoda da uygulanır.

Uygulanacak ortak hükümler:

Madde 309/l- (Ek: 17/7/2003-4949/84 md.) Niteliğine aykırı düşmedikçe 285 ilâ 308/g maddeleri malvarlığının terki suretiyle konkordatoda da uygulanır.

Uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırmanın feshi: Madde 309/s-(Ek: 12/2/2004-5092/8 md.)

Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasında, 307 nci madde ile 308 inci maddenin birinci fıkrası kıyasen uygulanır. Yeniden yapılandırmanın tamamen feshine karar verilir ve bu karar kesinleşirse, durum mahkemece 288 inci maddede öngörülen usule göre ilânen duyurulur. İlândan itibaren on gün içinde, projeden etkilenen alacaklılar tasdik kararını vermiş olan mahkemeden borçlunun derhal iflâsına karar verilmesini isteyebilirler.

Uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırmanın feshi: Madde 309/s-(Ek: 12/2/2004-5092/8 md.)

Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasında, 308/e maddesi ile 308/f maddesinin birinci fıkrası kıyasen uygulanır. Yeniden yapılandırmanın tamamen feshine karar verilir ve bu karar kesinleşirse, durum mahkemece 288 inci maddede öngörülen usule göre ilânen duyurulur. İlândan itibaren on gün içinde, projeden etkilenen alacaklılar tasdik kararını vermiş olan mahkemeden borçlunun derhal iflâsına karar verilmesini isteyebilirler.

İflâsın ertelenmesi ile ilişki:

Madde 329/a- (Ek: 17/7/2003-4949/88 md.)

Bir sermaye şirketi veya kooperatif fevkalâde mühlet elde ettiği takdirde, mühletin bitiminden itibaren bir yıllık süre içinde 179 ve devamı maddeleri uyarınca iflâsın ertelenmesinden yararlanamaz.

Bir sermaye şirketi veya kooperatifin iflâsı 179 ve devamı maddeleri uyarınca ertelendiği takdirde, bu ertelemenin bitiminden itibaren bir yıllık süre içinde fevkalade mühlet verilemez.

Geçici Madde 14- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunur. Hakimler ve Savcılar Kurulu, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrasındaki belirleme yetkisi kapsamında iflas ve konkordato konusunda uzman asliye ticaret mahkemesini, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki hafta içinde belirler.

TURİZM TESİSLERİNİN BELGELENDİRİLMESİNE VE NİTELİKLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK

TURİZM TESİSLERİNİN BELGELENDİRİLMESİNE VE NİTELİKLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİKTURİZM TESİSLERİNİN BELGELENDİRİLMESİNE VE NİTELİKLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK SONRASI
Lokantalar

Madde 26 – Lokantalar; tabldot, alakart veya özel yemek ve bu yemeklere uygun servisler ile yeme-içme ihtiyaçlarını karşılayan tesislerdir.

Lokantalar ikinci ve birinci sınıf olarak sınıflandırılırlar. İkinci sınıf lokantalar, müstakilen belgelendirilemez. Lokantaların sınıflandırılmalarında Yönetmelik’te belirlenen nitelikler kadar işletmenin dekorasyonu, hizmet standardı, yemeklerin nefaset, kalite ve sunuş özellikleri de dikkate alınır.

Lokantalarda canlı yemek müziği, çevreyi ve müşteriyi rahatsız etmeksizin yapılabilir.  Türk mutfağına yönelik hizmet verilmesi halinde Türk kahvesi ve çayı geleneksel usullere uygun hazırlanarak sunulur.

İkinci sınıf lokantaların yemek salonu kapasitesi en az elli kişiliktir. Birinci sınıf lokantaların toplam kapasitesi en az yüzelli kişilik olup en az elli kişilik bir ana salon düzenlenmesi kaydı ile kapasitenin kalan kısmı ayrı salonlarda düzenlenebilir. Salon kapasiteleri, müşteri yerleşiminin rahat bir şekilde sağlanması koşuluyla, müşteriye hizmet verilen alanların kişi başına 1.2 metrekareye bölünmesiyle hesaplanır. Salonlar mutfak ile doğrudan bağlantılı veya servis mutfağı bulunacak şekilde düzenlenir. Ancak aynı kattaki salonlar için fonksiyonel düzenleme sağlanması kaydıyla tek bir servis mutfağı veya mutfak bağlantısı yeterli görülebilir. Mutfak için ayrılan alan, kapasiteye yeterli hizmet verilebilmesine imkan sağlayacak şekilde düzenlenmesi kaydıyla; ikinci sınıf lokantalarda müşteriye yemek hizmeti verilen salonun yüzde yirmibeşinden daha küçük, birinci sınıf lokantalarda ise, yüzde yirmibeş alan şartı aranmaksızın, elli metrekareden küçük olamaz. Hazırlama, pişirme, servis ofisi, servis bankosu bulaşık bölümleri ve mutfak fonksiyonlarını yerine getiren diğer alanlar bu alana dahildir.

İkinci sınıf lokantalar aşağıda belirtilen asgari nitelikleri taşırlar. Aşağıda belirtilen mahaller, bünyesinde yer aldığı tesiste lokantanın işleyişine de hizmet verecek şekilde bulunuyorsa ayrıca aranmaz. 

 

a) Tüm hacimlerin, fonksiyon ve sınıfına uygun malzeme ile tefriş ve dekore edilerek aydınlatılması,

b) İdare odası,

c) Kadın ve erkek için ayrı müşteri tuvaletleri,

d) Personel için soyunma yerleri ile lavabo, duş ve tuvaleti,

e) Malzeme deposu,

f) Soğuk dolap veya içerden açılabilen soğuk saklama deposu,

g)Mutfakta;

1) Kuzine,

2) Tesiste verilen yiyecek türlerine uygun hazırlık yerleri,

3) Servis takımları için kapasiteye yeterli bulaşık makinesi,

h) Salon ve servis birimleri ayrı katlarda ise servis merdiveni veya monşarj.

Birinci sınıf lokantalar; ikinci sınıf lokantalar için aranılan şartlarla birlikte aşağıda belirtilen nitelikleri taşıyan tesislerdir:

a) Giriş holü,

b) Servis mahalleri ile bağlantılı ayrı servis girişi,

c) Bankolu vestiyer,

d) Müzik yayını,

e) Havalandırma ve klima sistemi,

f) Mutfakta;

1) Fırın,

2) Yemekleri ve tabakları sıcak saklama teçhizatı,

3) Tatlı ve pasta hazırlık yerleri,

g) Sıcak ve soğuk yemekler ile tatlı çeşitlerinden en az beşer adedinin yer aldığı mönü.

Lokantalar

Madde 26 – Lokantalar; tabldot, alakart veya özel yemek ve bu yemeklere uygun servisler

ile yeme-içme ihtiyaçlarını karşılayan tesislerdir.

Lokantalar ikinci ve birinci sınıf olarak sınıflandırılırlar. Ancak lokantalar, müstakilen

belgelendirilemez. Lokantaların sınıflandırılmalarında Yönetmelik’te belirlenen nitelikler kadar işletmenin dekorasyonu, hizmet standardı, yemeklerin nefaset, kalite ve sunuş özellikleri de dikkate alınır.

Lokantalarda canlı yemek müziği, çevreyi ve müşteriyi rahatsız etmeksizin yapılabilir.

Türk mutfağına yönelik hizmet verilmesi halinde Türk kahvesi ve çayı geleneksel usullere uygun

hazırlanarak sunulur.

İkinci sınıf lokantaların yemek salonu kapasitesi en az elli kişiliktir. Birinci sınıf lokantaların

toplam kapasitesi en az yüzelli kişilik olup en az elli kişilik bir ana salon düzenlenmesi kaydı

ile kapasitenin kalan kısmı ayrı salonlarda düzenlenebilir. Salon kapasiteleri, müşteri yerleşiminin rahat bir şekilde sağlanması koşuluyla, müşteriye hizmet verilen alanların kişi başına 1.2 metrekareye bölünmesiyle hesaplanır. Salonlar mutfak ile doğrudan bağlantılı veya servis mutfağı bulunacak

şekilde düzenlenir. Ancak aynı kattaki salonlar için fonksiyonel düzenleme sağlanması

kaydıyla tek bir servis mutfağı veya mutfak bağlantısı yeterli görülebilir. Mutfak için ayrılan alan,kapasiteye yeterli hizmet verilebilmesine imkan sağlayacak şekilde düzenlenmesi kaydıyla; ikinci sınıf lokantalarda müşteriye yemek hizmeti verilen salonun yüzde yirmibeşinden daha küçük, birinci sınıf lokantalarda ise, yüzde yirmibeş alan şartı aranmaksızın, elli metrekareden küçük

olamaz. Hazırlama, pişirme, servis ofisi, servis bankosu bulaşık bölümleri ve mutfak fonksiyonlarını yerine getiren diğer alanlar bu alana dahildir.

İkinci sınıf lokantalar aşağıda belirtilen asgari nitelikleri taşırlar, (Mülga ikinci cümle: 20/6/2018-2018/11985 K.) (…)

a) Tüm hacimlerin, fonksiyon ve sınıfına uygun malzeme ile tefriş ve dekore edilerek aydınlatılması,

b) İdare odası,

c) Kadın ve erkek için ayrı müşteri tuvaletleri,

d) Personel için soyunma yerleri ile lavabo, duş ve tuvaleti,

e) Malzeme deposu,

f) Soğuk dolap veya içerden açılabilen soğuk saklama deposu,

g) Mutfakta;

1) Kuzine,

2) Tesiste verilen yiyecek türlerine uygun hazırlık yerleri,

3) Servis takımları için kapasiteye yeterli bulaşık makinesi,

h) Salon ve servis birimleri ayrı katlarda ise servis merdiveni veya monşarj.

Birinci sınıf lokantalar; ikinci sınıf lokantalar için aranılan şartlarla birlikte aşağıda belirtilen

nitelikleri taşıyan tesislerdir:

a) Giriş holü,

b) Servis mahalleri ile bağlantılı ayrı servis girişi,

c) Bankolu vestiyer,

d) Müzik yayını,

e) Havalandırma ve klima sistemi,

f) Mutfakta;

1) Fırın,

2) Yemekleri ve tabakları sıcak saklama teçhizatı,

3) Tatlı ve pasta hazırlık yerleri,

g) Sıcak ve soğuk yemekler ile tatlı çeşitlerinden en az beşer adedinin yer aldığı mönü.

(Ek fıkra: 20/6/2018-2018/11985 K.)

Bu maddede belirtilen mahaller, bünyesinde yer aldığı tesiste lokantanın işleyişine de hizmet verecek şekilde bulunuyorsa ayrıca aranmaz.

Günübirlik tesisleri

Madde 37 – Günübirlik tesisleri; yeme-içme, dinlenme, eğlence ve spor imkanlarından birkaçını günübirlik olarak sağlayan, konaklama yapılmayan tesislerdir. Bu tesisler aşağıda belirtilen asgari nitelikleri taşırlar:

a) Giriş tesisleri ve satış ünitesi,

b) İkinci sınıf lokanta veya kafeterya,

c) Yüzme havuzu veya spor, eğlence, oyun imkanları sağlayan düzenlemeler,

d) Doktor ve hemşire hizmetinin verildiği ilk yardım araç ve gereçleri bulunan revir,

e) Tesisin çit, duvar, yeşillik gibi malzeme ile çevreden tecridi,

f) Tesis alanının drene edilerek ağaçlandırılması, boş alanların çimlendirilmesi,

g) Kadın ve erkek müşteriler için ayrı tuvaletler,

h) İhtiyaca yeterli otopark.

Günübirlik tesisleri

Madde 37 – Günübirlik tesisleri; yeme-içme, dinlenme, eğlence ve spor imkanlarından

birkaçını günübirlik olarak sağlayan, konaklama yapılmayan tesislerdir. Bu tesisler aşağıda belirtilen asgari nitelikleri taşırlar:

a) Giriş tesisleri ve satış ünitesi,

b) İkinci sınıf lokanta veya kafeterya,

c) Yüzme havuzu veya spor, eğlence, oyun imkanları sağlayan düzenlemeler,

d) Doktor ve hemşire hizmetinin verildiği ilk yardım araç ve gereçleri bulunan revir,

e) Tesisin çit, duvar, yeşillik gibi malzeme ile çevreden tecridi,

f) Tesis alanının drene edilerek ağaçlandırılması, boş alanların çimlendirilmesi,

g) Kadın ve erkek müşteriler için ayrı tuvaletler,

h) İhtiyaca yeterli otopark.

(Ek fıkra: 20/6/2018-2018/11985 K.) Tahsisli taşınmaz üzerinde yer alan tesisler hariç

olmak üzere, günübirlik tesisler müstakilen belgelendirilemez.

Özel tesisler

Madde 42 – Özel tesisler, bu fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yer alan tanımlardan birine giren ve Bakanlıkça desteklenmeleri uygun görülen;

a) Bu Yönetmelikte belirlenmiş olan türleri veya nitelikleri sağlayamayan, ancak yapı, sokak, doğa, sanat, tarih gibi özelliklerden en az biri bulunan, deneyimli veya konusunda eğitimli personel ile nitelikli hizmet sunulan,

b) Bu Yönetmelikte belirlenmiş olan türleri veya nitelikleri sağlayamayan, özgünlük, üstün hizmet, ulusal veya uluslararası şöhret gibi nitelikleri nedeniyle işletme özelliği arz eden, deneyimli ve konusunda eğitimli personel ile nitelikli hizmet sunulan, tesislerdir.

Özel tesis turizm işletmesi belgesi taleplerinde, tesis özelliğine ilişkin ayrıntılı görsel ve yazılı doküman ile Bakanlığa başvurulur. Tescilli kültür varlığı niteliğindeki  yapılarda gerçekleştirilenler dışındaki özel tesislere turizm yatırımı belgesi verilemez.

Özel tesisler

Madde 42 – (Değişik: 3/1/2011-2011/1271 K.)

Özel tesisler, üçüncü ve dördüncü fıkralarda belirtilen özelliklerden en az birer adedini taşıyan,ülke turizmine katkı sağlayan ve Bakanlıkça desteklenmeleri uygun görülen tesislerdir.

(Ek fıkra: 20/6/2018-2018/11985 K.) Müstakil yeme-içme tesisleri özel tesis olarak belgelendirilemez.

 

Tesisin yer aldığı yapı veya bulunduğu bölgenin aşağıda belirtilen özelliklerden en az birini

taşıması gerekir:

a) Mimarî özgünlük.

b) Tarihî değer.

c) Doğaya ait özellik.

ç) Sanatsal değer.

d) Yerel, ulusal veya başka uluslara ait kültürleri yansıtan yapı, tefriş veya dekorasyon.

e) Üstün kaliteli veya özellikli malzeme ile yapım ve dekorasyon.

Tesisin işletmeciliğinin aşağıda belirtilen özelliklerden en az birini taşıması gerekir:

a) Faaliyet gösterdiği alanda, ulusal veya uluslararası, en az beş yıllık marka veya ün sahibi olması.

b) Faaliyet gösterdiği alanda yerel, ulusal veya başka uluslara ait kültürleri yansıtması.

Özel tesislerde, deneyimli veya konusunda eğitimli, toplam yatak/kuver kapasitesinin en

az yüzde yirmisine hizmet verebilecek sayıda personel ile nitelikli hizmet sunulması gerekir.

Özel tesisler tebliğ ile belirlenen hizmet artırıcı nitelikleri taşırlar.

Özel tesis turizm işletmesi belgesi taleplerinde, tesis özelliğine ilişkin ayrıntılı görsel ve

yazılı doküman ile Bakanlığa başvurulur.

Özel hükümler

Madde 52 – Turizm belgesi; bu Yönetmelik’te yer alan ve kendi tür ve sınıfı için gerekli asgari nitelikleri sağlayan birden fazla türün bir araya gelerek oluşturacakları tesislere de verilebilir.

 

Turizm kompleksleri, turizm kentleri ve tatil merkezlerindeki apart otel üniteleri, tatil siteleri, ve butik tatil villaları ile apart oteller dışındaki turizm belgeli tesislerde devre tatil hakkı hariç devre mülk gibi şerhe konu şahsi haklar tapuya tescil ettirilemez, bu tür tesislere turizm belgesi verilemez, bu sisteme kısmen veya tamamen geçtiği tespit edilen tesislerin belgeleri iptal edilir.

Bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen devre mülk gibi şerhe konu şahsi haklar tapuya tescil ettirilebilen tesislerde, bu haklara ilişkin üçüncü kişilerle yapılacak sözleşmelerde; kullanılan genel yazı karakterinden en az üç punto daha büyük karakter ile yazılmak üzere; “ Turizm belgesinin Kanun uyarınca iptal edilmesi durumunda işletme ve kalitenin devamlılığı Bakanlığın sorumluluğunda değildir.” ibaresine yer verilir. Tahsisli yatırım ve işletmelerde bu ibarenin tapuya şerh edileceği, tahsis şartnamesinde belirtilir.

Tesise ait ünitelerin; aralarında yol, akarsu veya benzeri ayrımlar bulunan farklı parsellerde gerçekleştirilmesi durumunda, hizmet ve işletme birliği ile fonksiyonel bağlantı sağlanması kaydıyla tüm üniteler tek belge kapsamında değerlendirilir.

Müstakil olarak belgelendirilemeyen türlere, bünyesinde yer aldıkları ve müstakilen belgelendirilebilen türlerin asli fonksiyonlarının önüne geçecek şekilde faaliyet göstermelerine izin verilmez.

İlgili mevzuatta belirtilen hususların sağlanması ve Bakanlıkça uygun görülmesi halinde; Turizm Belgesi, Kültür Belgesine veya Kültür Belgesi, Turizm Belgesine çevrilebilir.

Özel hükümler

Madde 52 – (Değişik: 20/6/2018-2018/11985 K.)

Turizm belgesi, bu Yönetmelikte yer alan ve kendi tür ve sınıfı için zorunlu asgarî nitelikleri

sağlayan birden fazla tür veya sınıfın bir araya gelerek oluşturdukları tesislere de verilebilir.

Tesisin fiziki bütünlüğünü bozmamak şartı ile özel mülkiyete konu taşınmaz üzerinde yer

alan turizm kompleksleri, turizm kentleri ve tatil merkezleri kapasitesindeki apart ünitelerin ve

tatil siteleri, butik tatil villaları, müstakil apart otellerin tamamında, kamu taşınmazı üzerinde yer alan bu tür tesisler ile bu Yönetmelikte yer alan diğer konaklama tesislerinde ise oda kapasitesinin yüzde yirmisini aşmamak kaydıyla ayrı ayrı odalar üzerinde üçüncü şahıslar lehine kat mülkiyeti veya kat irtifakı tesis edilebilir. Orman vasıflı taşınmazlar ile tapuda orman vasfı ile kayıtlı taşınmazlar üzerinde yer alan tesislerde kat mülkiyeti veya kat irtifakı tesis edilemez.

İkinci fıkra kapsamında orman vasıflı taşınmazlar ile tapuda orman vasfı ile kayıtlı taşınmazlar hariç, devre mülk de tesis edilebilir. Ayrıca konaklama tesislerinin tamamı devre tatil

sistemi ile işletilebilir.

İkinci fıkrada belirtilen kat mülkiyeti veya kat irtifakına konu tesislerde “tesisisin turizm

tesisi olarak fiziki bütünlüğünün korunacağına ilişkin sözleşme” tapu ekinde yer alır. Bu haklara

ilişkin üçüncü kişilerle yapılacak sözleşmelerde kullanılan genel yazı karakterinden en az üç

punto daha büyük karakter ile yazılmak üzere “Turizm belgesinin Kanun uyarınca iptal edilmesi durumunda işletme ve kalitenin devamlılığı Bakanlığın sorumluluğunda değildir.” cümlesine yer verilir.

Tescilli kültür varlığı niteliğindeki yapılarda yer almayan özel tesislere, tatil sitelerine, butik

tatil villalarına, müstakil apart otellere ve pansiyonlara turizm yatırımı belgesi verilemez.

Tesise ait ünitelerin; aralarında yol, akarsu veya benzeri ayrımlar bulunan farklı parsellerde

bulunması durumunda, hizmet ve işletme birliği ile fonksiyonel bağlantı sağlanması kaydıyla

tüm üniteler tek belge kapsamında değerlendirilir.

Müstakil olarak belgelendirilemeyen türlerin, bünyesinde yer aldıkları ve müstakilen belgelendirilebilen türlerin aslî fonksiyonlarının önüne geçecek şekilde faaliyet göstermelerine izin verilmez.

İlgili mevzuatta belirtilen hususların sağlanması ve Bakanlıkça uygun görülmesi hâlinde

turizm belgesi ve kültür belgesi birbirine çevrilebilir.

Yargıtay Kararı-19. CD., E.2018/6510 K. 2018/11325 T. 5.11.2018

A-) KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ KONUSUNDAKİ BAŞVURU

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu 14.09.2018 tarih, 2018/3 sayılı Kararı ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin 26.09.2017 tarih, 2017/1867 Esas, 2017/1223 Karar sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin 27.02.2018 tarih, 2017/2777 Esas, 2018/685 Karar sayılı, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 14.05.2018 tarih, 2018/155 Esas, 2018/1335 Karar sayılı, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesinin 06/04/2018 tarih, 2018/1461 Esas, 2018/956 Karar sayılı ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 13/07/2017 tarih, 2017/1324 Esas, 2017/1259 Karar sayılı kararları arasında “6728 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce ileri tarihli olarak düzenlenen ve keşide tarihi aynı Kanun’un yürürlük tarihi sonrasına denk gelen çeklerin karşılıksız çıkması halinde eylemin suç teşkil edip etmeyeceği” konusundaki uyuşmazlığın 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un, “Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35. maddesi gereğince giderilmesini istemiştir.

B-) KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin 26.09.2017 tarih, 2017/1867 Esas, 2017/1223 Karar sayılı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin 27.02.2018 tarih, 2017/2777 Esas, 2018/685 Karar sayılı, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 14.05.2018 tarih, 2018/155 Esas, 2018/1335 Karar sayılı, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesinin 06/04/2018 tarih, 2018/1461 Esas, 2018/956 Karar sayılı ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 13/07/2017 tarih, 2017/1324 Esas, 2017/1259 Karar sayılı kararları.

C-) KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE KONU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRELERİ KARARLARININ ÖZETLERİ

1. 5941 sayılı Kanun’un “Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” başlıklı 5. maddesinde değişiklik yapan ve 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce ileri tarihli olarak düzenlenen ve keşide tarihi aynı Kanun’un yürürlük tarihi sonrasına denk gelen çeklerin karşılıksız çıkması halinde eylemin suç teşkil etmeyeceği yönündeki kararlar;

a- Sakarya 2. İcra Ceza Mahkemesi, 08.06.2017 tarih ve 2016/1185 esas ve 2017/557 karar sayılı kararı ile “… dosya kapsamında şikayet konusu çekin, 04.06.2016 tarihinde düzenlendiği, bu şekli ile ileri tarihli keşide edildiği, çekin düzenlendiği tarih itibari ile yasanın 5. maddesinde eylemin suç değil kabahat olduğu, bu nedenle sanığın yasal unsurları oluşmayan müsnet suçtan beraatine…” hükmetmiştir.

İlk derece mahkemesince kurulan hükme karşı müşteki vekilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi; 27.02.2018 tarih ve 2017/2777 esas ve 2018/685 karar sayılı karan ile beraat hükmüne yönelik yapmış olduğu incelemede “… suça konu çekin 04.06.2016 tarihinde ileri tarihli çek olarak düzenlendiği, ibraz olunan tahsilat makbuzu ile anlaşılmakla çekin düzenlendiği tarihte 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesindeki değişikliğin yürürlükte bulunmadığı, anılan maddenin 15.07.2016 tarihinde yürürlüğe girdiği bilinmekle, unsurları itibari ile oluşmayan atılı suçtan dolayı sanığın beraatine dair verilen kararda isabetsizlik görülmediği…” gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

b- Samsun 1. İcra Ceza Mahkemesi, 11.05.2017 tarih ve 2016/603 esas ve 2017/391 karar sayılı karan ile “… çekin incelenmesinde keşide tarihinin sonradan çizilmek sureti ile değiştirilmiş bulunduğu, bu durumda davaya konu çekin kambiyo vasfını taşıdığı hususunun şüpheli olduğunun anlaşıldığı, bu hali ile suçun sanık tarafından işlendiğinin dosya kapsamı ile sabit olmadığı…” gerekçesi ile sanığın müsnet suçtan beraatine hükmetmiştir.

İlk derece mahkemesince kurulan hükme karşı müşteki vekilinin istinaf başvurusu üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi; 13.07.2017 tarih ve 2017/1324 esas ve 2017/1259 karar sayılı kararı ile beraat hükmüne yönelik yapmış olduğu incelemede, “… Sanığın 10.11.2015 tarihli hamiline yazılı çeki keşide ettiği, sonradan keşide tarihinin üzeri çizilerek yeni bir keşide tarihi (29.08.2016) yazdığı, çekin 29.08.2016 tarihinde bankaya ibrazında karşılığının olmadığının anlaşıldığı ve karşılıksızdır işlemi yapıldığı suça konu olayda; ileri tarihli çek keşide edilmesinde yasal bir engel bulunmaması ve suça konu çekin üzeri çizilen 10.11.2015 tarihinde veya daha öncesinde düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun öncesinde keşide edilen çekle ilgili olarak sanık hakkında verilen beraat kararının sonucu itibari ile isabetli olduğu…” gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

2. 5941 sayılı Kanun’un “Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” başlıklı 5. maddesinde değişiklik yapan ve 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce ileri tarihli olarak düzenlenen ve keşide tarihi aynı Kanun’un yürürlük tarihi sonrasına denk gelen çeklerin karşılıksız çıkması halinde eylemin suç teşkil edeceği yönündeki kararlar;

a- Gaziantep 1. İcra Ceza Mahkemesi, 09.06.2017 gün ve 2017/177 Esas ve 2017/656 karar sayılı kararı ile”… Her iki tarafın da kaşe ve imzalarının yer aldığı takibe konu çekin sunulan 25.06.2016 tarihli çek çıkış bordrosunda yer aldığı, yasanın ileri tarihli çek düzenlemesine cevaz verdiği, bu haliyle çekin keşide tarihinin en yakın 25.06.2016 tarihi olduğunun kabulünün zorunlu olduğu, her ne kadar anılan yasanın, “üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında” şeklinde düzenleme nedeniyle karşılıksızdır işlemi yapılması ile oluştuğu sonucu çıkarılabilecek ise de somut olayda olduğu gibi henüz yasa yürürlüğe girmeden ileri tarihli olarak keşide edilen çekin karşılıksız çıkması halinde çekin gerçek keşide tarihinde anılan düzenlemenin yürürlükte bulunmaması nedeniyle keşidecinin sonradan yürürlüğe giren yasa hükmünden cezai sorumluluğuna gidilemeyeceği” gerekçesi ile sanıkların beraatine hükmetmiştir.

İlk derece mahkemesince kurulan hükme karşı müşteki vekilinin istinaf başvurusu üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi; 26.09.2017 tarih ve 2017/1867 Esas ve 2017/1223 karar sayılı kararı ile beraat hükmüne yönelik yapmış olduğu incelemede, “…suçun karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet vermek olduğu, suç tarihinin de düzenleme tarihi değil çekin ibraz edilip karşılıksızdır kaşesinin vurulduğu tarih olduğu, aksi durumun kabulü halinde çek tanzim ettiği esnada bankada karşılığını bulunduran keşidecinin daha sonra parasını çekip cezai sorumluluğunun olmadığını ileri sürebileceği, davaya konu çek keşide edildiği tarihte keşidecinin çekin karşılığını bankada bulundurma yönünden sorumluluğu bulunmakla birlikte, yasa yürürlüğe girdikten sonra da çekin bankada karşılığı olmadığını biliyorsa ibraz edilene dek beklemeyip karşılığını bankada hazır hale getirmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince çekin gerçek keşide tarihinin 25.06.2016 tarihi olarak kabul edildiği gözetildiğinde sanığın bu tarihten sonra çekin karşılığını bankada bulundurması gerektiği, yasa yürürlüğe girdikten sonra ibraz tarihine kadar çekin karşılığını bankada hazır edebileceği dikkate alındığında, ilk derece mahkemesinin gerekçesine sığınarak kötüniyetle çek keşide edenlerin cezai sorumluluktan kurtulabileceği ihtimali gözetilmeden, yerinde olmayan yetersiz gerekçe ile sanık hakkında beraat hükmü verildiği…” gerekçesiyle CMK’nın 230. ve 289/1-g maddeleri kapsamında hükmün bozulmasına karar vermiştir.

b- Bursa 5. İcra Ceza Mahkemesi, 16.11.2017 gün ve 2017/526 Esas ve 2017/1309 karar sayılı karan ile “… Çekin incelenmesinden 06.03.2017 tarihinde bankaya ibrazında “çekteki keşideci imzası tutmadığından herhanhi bir işlem yapılmamıştır” ihtarı bulunduğu, şikayete konu çekin karşılıksız olmadığı, keşidecinin imzası tutmadığından işlem yapılmadığı, böylelikle sanığın üzerine atılı karşılıksız çek keşide etmek suçunun unsurlarının oluşmadığı…” gerekçesi ile sanığın beraatine hükmetmiştir.

İlk derece mahkemesince kurulan hükme karşı müşteki vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi; 14.05.2018 tarih ve 2018/155 Esas ve 2018/1335 karar sayılı kararı ile beraat hükmüne yönelik yapmış olduğu incelemede, “…keşide tarihi 31.01.2017 olan çekin aynı gün bankaya ibrazında karşılığı bulunmadığı belirlenerek karşılıksızdır işlemi yapıldığı, çekteki keşideci imzası tutmadığından herhangi bir işlem yapılmadığına ilişkin 06.03.2017 tarihli şerhin ise karşılıksızdır işleminden sonra yapıldığı anlaşılmıştır… Bu durum karşısında sanığın keşide tarihi 31.01.2017 olan suça konu çekte yetkili hamil sıfatında bulunduğu ve ciro silsilesi içerisinde yer aldığı, çekin ibraz süresi içinde 31.01.2017 günü bankaya ibrazında karşılığının bulunmadığı, bu şekilde sanığın hesap sahibi gerçek kişi sıfatıyla çekin karşılığını bankada bulundurmayıp, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet vererek, üzerine atılı suçu işlediği sonucuna varılarak, ilk derece mahkemesinin beraat hükmünün hukuka aykırı olması…” gerekçesi ile CMK’nın 280/2. maddesi uyarınca hükmün kaldırılarak sanığın mahkumiyetine karar vermiştir.

c- Adana 1. İcra Ceza Mahkemesi, 19.12.2017 gün ve 2017/247 Esas ve 2017/901 karar sayılı kararı ile “… Somut olayda 25.01.2017 ve 25.02.2017 keşide tarihli çeklerin keşide dilerek müştekiye verildiği, şikayete konu çeklerin 6102 sayılı TTK’nin 780. Maddesinde düzenlenen tüm yasal unsurları ihtiva ettiği, yine çeklerin 6102 sayılı TTK’nin 796. Maddesi uyarınca yasal süresi içerisinde bankaya ibraz edildiği ancak karşılığının bulunmadığı tespit edilerek bu durumun karşılıksız kaşesi ile belgelendirildiği, yetkili hamil konumunda bulunan müştekinin yasal süresi içinde mahkememiz nezdinde şikayette bulunduğu, böylece sanığın üzerine atılı karşılıksız çek düzenleme eyleminin sübut bulduğu…” gerekçesi ile sanığın her iki çek nedeniyle ayrı ayrı mahkumiyetine hükmetmiştir.

İlk derece mahkemesince kurulan hükme karşı sanık müdafıinin istinaf başvurusu üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi; 06.04.2018 tarih ve 2018/1461 Esas ve 2018/956 karar sayılı kararı ile mahkumiyet hükmüne yönelik yapmış olduğu incelemede, “…09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 63. Maddesi ile değişik 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5/1. Maddesiyle cezalandırılan eylemin “karşılıksız çek keşide etmek” eylemi olmayıp, “kanuni ibraz süresi içinde karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme eylemi olması” karşısında 09.08.2016 tarihinden önce ileri tarihli olarak keşide edilen çekin 09.08.2016 tarihinden sonra bankaya ibraz edilmesi ve bu çekin karşılıksızdır işlemine tabi tutulması halinde suçun oluştuğu ve bu nedenle karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişinin cezalandırılabileceği açıktır. Esasen 09.08.2016 tarihinden önce vadeli olarak keşide edilen çeklerin karşılıksız çıkması durumunda çek sahiplerinin çek imza ettikleri tarihte suç olmayan eylemlerinden dolayı cezai yaptırım ile karşı karşıya kalacakları belirtilerek 5941 sayılı Kanun’un 5/1. Maddesinin Anayasa’nın 2, 5, 13, 19 ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüş ancak Anayasa Mahkemesi’nin 26.07.2017 tarih ve 2016/191 esas, 2017/131 karar sayılı ilamı ile iptal talebinin reddine karar verilmiştir. Bu nedenle sanık müdafinin bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Ancak, sanığa meşruhatlı davetiye tebliğ edilmeksizin savunma hakkı kısıtlanarak hüküm kurulduğu, bu şekilde sanığın usulüne uygun olarak duruşmaya çağrılmamasının CMK’nin 289/1-e maddesinde düzenlenen kesin hukuka aykırılık hallerinden olup bozmayı gerektirdiği…” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

D-) KARAR UYUŞMAZLIĞI HAKKINDA YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NIN GÖRÜŞ VE TALEBİ

“…Kararlar ve Başkanlar Kurulu Kararı incelendiğinde; 5941 sayılı Çek Kanunun 6728 sayılı Kanunun 63. maddesi ile 5. maddesinde yapılan değişiklikle, idari yaptırım içeren karşılıksız çek keşide etmek” suçunun adli yaptırım içeren hale dönüştürüldüğü ve bu değişikliğin 09.08.2016 tarih ve 29796 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bu tarihten önce ileri tarihli olarak keşide edildiği anlaşılan (ispat edilen) çekin, ibraz tarihinin ve dolayısıyla “karşılıksızdır işleminin yapıldığı tarih” bu tarihten sonra olursa uygulanacak hukukun ne olduğu konusunda çelişkili kararların olduğu anlaşılmaktadır. Yani çekin fiilen keşide edildiği tarihte eylem idari yaptırım gerektiriyor, ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yapıldığı tarihte ise adli yaptırım gerektiriyor. Buna göre suç tarihinin tespiti önem arz ediyor.

Konuya ilişkin eski içtihatlar ve doktrin incelendiğinde, karşılıksız çek keşide etme suçuna teşebbüsün mümkün olmadığı ve ibraz tarihinde karşılığının bulunmaması şartıyla oluşan bir suç olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle keşide tarihinde çekin karşılığı olsa dahi, süresinde ibraz edilmek kaydı ile ibraz tarihinde karşılığı yok ise atılı suç oluşmaktadır. Buna göre karşılıksız çek keşide etmek suçlamasında suç tarihi “karşılıksızdır işleminin yapıldığı tarih”tir. Buna göre de uygulanacak lehe kanun, karşılıksızdır işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte olan kanun ile varsa bu tarihten sonra yürürlüğe giren kanun karşılaştırması ile bulunabilecektir.

696 sayılı KHKm. 92/2 maddesi ile değişik 5235 sayılı kanunun 35/1 madde ve fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Dairelerinin yukarıda değinilen kararlarının incelenmesi üzerine 5941 sayılı Çek Kanununun 5/1 maddesinde yer alan karşılıksız çek düzenleme suçunda suç tarihinin “karşılıksızdır işleminin yapıldığı tarih” olduğuna karar verilmesi bu suretle uyuşmazlığın giderilmesi” talep edilmiştir.

E-) KARAR UYUŞMAZLIĞI İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER 1.5235 SAYILI ADLÎ YARGI İLK DERECE MAHKEMELERİ İLE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YETKİLERİ HAKKINDA KANUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ

5235 sayılı Kanun’un 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nin 92. maddesi ile değişik, “Başkanlar Kurulunun Yetkileri” başlıklı 35/3. maddesi, “Re’sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtaydan bu konuda bir karar verilmesini istemek” kuralını getirmiştir.

5235 sayılı Kanun’un 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nin 92. maddesi ile değişik “Başkanlar Kurulunun Yetkileri” başlıklı 35/4. maddesi,” Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.(Değişik fıkra: 20/11/2017 – KHK-696/92 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7079/87 md.) (3) numaralı bende göre yapılacak istemler, ceza davalarında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, hukuk davalarında ise ilgili hukuk dairesine iletilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı uyuşmazlık bulunduğuna kanaat getirmesi durumunda ilgili ceza dairesinden bir karar verilmesini talep eder. Uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin olarak dairece bu fıkra uyarınca verilen kararlar kesindir.” şeklinde düzenlenmiştir.

2.5941 SAYILI ÇEK KANUNU’NUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ

a) 09/08/2016 tarihinden önce yürürlükte bulunan 5941 sayılı Kanun’un, “Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” başlıklı 5/1. maddesi:

“(1) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılması hâlinde, altı ay içinde hamilin talepte bulunması üzerine, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi hakkında, çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da çek hesabı sahibinin yahut talepte bulunanın yerleşim yeri Cumhuriyet savcısı tarafından, her bir çekle ilgili olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir. Bu fıkra hükmüne göre çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı, karşılıksızdır işlemine tabi tutulan çekin düzenlenmesi suretiyle dolandırıcılık, belgede sahtecilik veya başka bir suçun işlenmesi hâlinde de verilir.” hükmünü amir iken,

b) 09/08/2016 tarih ve 29976 S.R.G. de yayımlanan 15/07/2016 tarih ve 6728 sayılı kanunun 63. maddesi ile değişik 5941 sayılı Kanun’un, “Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” başlıklı 5/1. maddesi:

“(1) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, … az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349,350, 351, 352 ve 353 üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.” hükmünü amirdir.

3.5237 SAYILI TCK’NİN İLGİLİ HÜKÜMLERİ

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi:

“(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.

(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.

(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/2 md.) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.

(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.” hükmünü amirdir.

F-) GEREKÇE

5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin 09/08/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’la değişiklik yapılmadan önceki dönemde, çekin karşılıksız çıkması halinde çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı karan verilmesini öngördüğü tartışmasızdır. Bu hükme göre anılan Kanun’da düzenlenen kabahatin maddi unsurları; çekin 6102 sayılı TTK’da çek için öngörülen zorunlu unsurları taşıması, çekin kanuni ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmiş olması ve kanunda yazılı usule uygun şekilde “karşılıksızdır” işleminin yapılmış olmasıdır. Kabahatin manevi unsuru ise kanuni ibraz süresi içinde çekin karşılığının olmadığını bilmek ve istemek yönündeki kasttır. Kabahatin faili, kanunda açıkça yazılı olduğu üzere çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişidir. Kabahatin oluştuğu an ise kanunî ibraz süresi içinde çekin ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapıldığı andır.

Karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme eylemini, kabahat olmaktan çıkartıp suç olarak tanımlayan ve 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un gerekçesinde; “…Ticaret hayatının gerektirdiği sürat ve güvenlik ihtiyacı, çekle yapılan ödemelerin yaygınlaşması ve karşılıksız çekte artış olması nedeniyle çek hamillerinin korunmasının temini için özel olarak yeni hükümlerin düzenlenemesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle ticari hayatın önemli ödeme vasıtalarından birini oluşturan çeke olan güvenin daha da artırılması ile karşılıksız çekin engellenmesi amacıyla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile 5941 sayılı Çek Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmakta ve çekin karşılığının bulundurulmaması halinde adli para cezası yaptırımının uygulanması öngörülmektedir…” şeklinde açıkça suçun maddi unsurunun çekin karşılığının bulundurulmaması eylemi olduğu vurgulanmıştır.

5941 sayılı Çek Kanunu’nun 09/08/2016 tarihinde yürülüğe giren 6728 sayılı Kanun’la değişik 5. Maddesinde, kanuni ibraz süresi içinde ibrazında çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verme eylemi, artık suç olarak düzenlenmiş ve bu suçun işlenmesi halinde her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezası verilmesi, verilecek olan adli para cezasının ise çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacağı öngörülmüştür. Ayrıca hükmedilecek adli para cezasının yanısıra çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmedileceği de kanun metninde belirtilmiştir. 5941 sayılı Kanun’da yapılan bu değişikliğe göre suçun maddi unsurları; çekin 6102 sayılı TTK’da çek için öngörülen zorunlu unsurları taşıması, çekin kanuni ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmiş olması ve kanunda yazılı usule uygun şekilde “karşılıksızdır” işleminin yapılmış olmasıdır. Önceden kabahat olarak düzenlenen ve karşılığında idari yaptırım öngörülen eylemin, değişiklik sonrası yaptırımının adli para cezasına dönüştürülmesi ile artık suç olarak tanımlandığı anlaşılmaktadır. Suçun manevi unsuru ise kanuni ibraz süresi içinde çekin karşılığının olmadığını bilmek ve istemek yönündeki kasttır. Suçun faili, kanunda açıkça yazılı olduğu üzere “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişidir. Suçun oluştuğu an ise, kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işleminin yapıldığı andır.

Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerinin, incelemeye konu kararlarındaki somut uyuşmazlıkların tümünde, suça konu edilen çeklerin tamamının, fiilen 09.08.2016 tarihinden öncesinde ileri tarihli olarak düzenlendiği, üzerlerinde yazılı keşide tarihlerinin ise 09.08.2016 tarihinden sonraki tarihler olduğu ve kanuni ibraz süresi içerisinde bankalara ibraz edildikleri kabul edilmiştir. Çözülmesi gereken uyuşmazlığın; 5941 sayılı Kanun’un 5. Maddesine göre; 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 63. maddesi ile yapılan değişiklik öncesinde ileri tarihli düzenlenip keşide tarihi olarak 09.08.2016 günü sonrası bir tarih yazılan çekin değişiklik sonrasında kanuni ibraz süresi içinde ibrazında “karşılıksızdır” işlemine tabi tutulması eyleminin suç olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.

Karşılıksız çek keşide etmek suçu, neticesi harekete bitişik bir suç olup, failin suç oluşturan eylemi, kural olarak keşide tarihine göre belirlenen kanuni ibraz süresinde çekin karşılığının bankada bulundurulmamasıdır. Dolayısıyla suçun unsurlarının tamamlandığı ve suçun oluştuğu an, kanunda belirtildiği şekliyle banka tarafından “karşılıksızdır” işleminin usulüne uygun olarak yapıldığı andır. Uyuşmazlığa konu çeklerin tamamı üzerinde 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun ile yapılan değişik sonrası tarihlerde “karşılıksızdır” işlemi yapılmış olması karşısında; 5237 sayılı TCK’nin 7/1. maddesinin Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Dairelerinin önüne gelen uyuşmazlıklarda uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır.

Keza Anayasa Mahkemesi de 26.07.2017 tarihli, 2016/191 esas ve 2017/131 karar sayılı kararıyla;

09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 63. maddesi ile değişik 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinin 1 numaralı fıkrasının 1. ve 2. cümlelerinin; değişik tarihinden önce piyasada çok sayıda ileri tarihli keşide edilmiş çek bulunduğu, kuralın yürürlüğe girmesi ile birlikte bir geçiş süreci de öngörülmediğinden 09.08.2016 tarihinden önce vadeli olarak keşide edilen çeklerin karşılıksız çıkması durumunda, çek sahiplerinin çek imza ettikleri tarihte suç olmayan eylemlerinden dolayı cezai yaptırım ile karşı karşıya kalacakları belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2, 5,13,19 ve 38. maddelerine aykırı olduğu gerekçesi ile yapılan başvuru hakkında;

09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle itiraza konu edilen kurallarda karşılıksız çeki keşide eden kişinin değil, kanuni ibraz süresi içinde karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi veya kişilerin cezalandırılmasının öngörüldüğü, çek karşılığını bulundurmakla yükümlü olan kişinin çek hesabının sahibi olduğu, çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması halinde bu tüzel kişinin bu konuda görevlendirdiği kişi olduğu, herhangi bir görevlendirme yapılmamışsa tüzel kişinin yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler olduğu, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen kişilerin cezai yaptırıma tabi tutulmasının ise cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık teşkil etmediği, karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunun kanuni ibraz süresi içinde ibraz edildiğinde karşılığının olmadığına dair işlemin yapılması ile tamamlandığı, kuralın yürürlüğe girdiği tarihten sonra “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişilerin cezalandırılmasının öngörüldüğü, dolayısıyla geçmişe yönelik bir cezalandırmanın söz konusu olmadığı gerekçeleri ile bu husustaki Anayasa’ya aykırılık itirazlarını reddetmiştir.

G-) SONUÇ

09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 63. maddesi ile değişik 5941 sayılı Kanun’un 5. Maddesine göre; değişikliğin yürürlük tarihi öncesinde düzenlenip, keşide tarihi olarak 09.08.2016 günü sonrası bir tarih yazılan çekin kanuni ibraz süresi içinde bankaya ibrazında “karşılıksızdır” işlemine tabi tutulması eyleminin suç oluşturması gerektiğine, 05.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA KURULUNDAN, VATANDAŞLARIN KİMLİK BİLGİLERİNİN SORGULANMASINA İMKÂN TANIYAN UYGULAMALARI KULLANAN KİŞİLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU KARARI

(21.11.2019 Tarihli ve 30955 sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan 18.10.2019 tarihli ve 2019/308 sayılı İlke Kararı)

Kişisel veriler, günümüzde teknolojinin gelişmesiyle daha kolay erişilebilen veriler olmakla beraber işbu verilerin hukuka aykırı yollarla elde edilmesi hususu da teknolojik gelişmeyle
paralellik göstermektedir. Dolayısıyla günümüzde gelişen teknolojiyle beraber hukuka aykırı yollarla elde edilen ve işlenen kişisel verilere sık rastlanmaktadır. Bu hususa ilişkin olarak Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından 18/10/2019 Tarihli ve 2019/308 Sayılı İlke Kararı yayımlanmıştır.

İlke kararı uyarınca Kişisel Verileri Koruma Kurulu, kendisine bildirilen ihbarlar neticesinde yapmış olduğu incelemeyle avukatlar/hukuk büroları ile finans, gayrimenkul danışmanlık, sigorta vb. sektörlerde faaliyet gösteren bazı kişi ve kuruluşlar tarafından muhtelif yollarla elde edilen veriler üzerinden vatandaşların kimlik ve iletişim bilgileri gibi kişisel verilerinin sorgulanmasına imkân tanıyan yazılım/program/uygulamaların kullanıldığını tespit etmiştir.

İlke kararına konu yazılım/program/uygulamaların, genelde alacaklıların (gerçek/tüzel kişi) alacaklarını tahsil edebilmesine imkân sağladığı ve bu sebeple kullanılmakta olduğu bilinmektedir. Bahse konu durum ise borçlu sıfatına haiz kişilerin ve yakınlarının kişilik haklarını ciddi şekilde zedelemekle beraber kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesi hususunda da ihlal oluşturmaktadır. Aynı zamanda bu eylem Kişisel Verileri Koruma Kurulunun vermiş olduğu ilke kararda da belirtildiği üzere suç da teşkil etmektedir.

Kişisel Verileri Koruma Kurumu (‘’KVKK’’), bu tür yazılım/program/uygulamalar vasıtasıyla meydana gelebilecek veri ihlallerinin önüne geçebilmek adına karara konu yazılım/program/uygulamaları kullanan ilgili kişileri yasal mevzuat uyarınca ihbaren ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına bildirileceği ve Kurul’un görev alanına giren yönüyle de veri sorumluları hakkında 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 18 inci maddesi hükmü çerçevesinde idari işlem tesis edileceği hususlarını kamuoyuna sunmuştur.

İlke kararda belirtilen yazılım/program/uygulamaları kullananlar bakımından Türk Ceza Kanunun ‘’Kişisel Verilerin Kaydedilmesi’’ başlıklı 135. Maddesi ve ‘’Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme’’ başlıklı 136. Maddesinin uygulama alanı bulabilecektir. Bununla birlikte Türk Ceza Kanunun 137. Maddesinde işbu belirtilen suçların belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı da düzenlenmiştir. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde bahsi geçen yazılım/program/uygulamaları kullananlar bakımından gerek Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gerekse de Türk Ceza Kanunu kapsamında ciddi idari ve cezai yaptırımların ve sorumlulukların doğacağını önemle belirtmemiz gerekmektedir.

ALENİLEŞTİRME AMACINA AYKIRI HAREKET EDİLMESİ KVKK KAPSAMINDA HUKUKA AYKIRI BİR VERİ İŞLEME FAALİYETİDİR.

(Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 07.11.2019 Tarihli 2019/331 Sayılı Kararı) Kişisel Verileri Koruma Kurulu 07.11.2019 tarihli 2019/331 Sayılı “İlgili kişi tarafından alenileştirilen cep telefonu numarasının, bir sigorta şirketi tarafından alenileştirme amacı dışında işlenmesine” ilişkin kendilerine iletilen şikayet hakkında karar vermiş olup, bu kararı 23.12.2019 tarihinde Sitesinde yayımlamıştır.

Söz konusu kararda, ilgili kişinin ad, soyadı ve telefon bilgisinin finansal güvence danışmanlarınca teklif araması yapılmadan önce gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda bir internet
sitesinden bulunduğu, bu bilginin internet sitesinde halka açık bir şekilde yer aldığı, ilgili kişinin kişisel verisinin kendisi tarafından daha önce alenileştirilen internet sitesinden ulaşıldığı veri sorumlusu tarafından dile getirildiği belirtilmiştir. Kurul burada ‘’Şirket tarafından Şikâyetçinin bu bilgilerinin internet sitesinde bulunma ve alenileştirilme amacıyla kullanılmadığı, diğer bir deyişle Şikâyetçinin mesleki yetkinliğinden faydalanmak için kendisine ulaşılmaya çalışılmadığı, aksine Şirket faaliyetlerine ilişkin randevu talebi ile Şikâyetçinin arandığını’’ tespit etmiş ve burada ilgili kişinin kendisine yönelik kişisel verisini alenileştirme amacına aykırı hareket edildiğinden bahisle veri işleme faaliyetinin 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Bu çerçevede de Şirketin kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almayarak Kanunun 12 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı davranmış olması nedeniyle Şirket hakkında Kanunun 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca 100.000 TL
idari para cezası uygulanmasına karar vermiştir.

Bu kararla da görüleceği üzere uygulamada ne yazık ki, kişisel verilerin ilgili kişi tarafından alenileştirilmiş olması hususu çok geniş ve yanlış yorumlanmaktadır. Çoğu veri sorumlusu o verinin alenileştirme amacının ne olduğuna dikkat etmeksizin ilgili veriyi her veri işleme faaliyetinde kullanabileceğini düşünmektedir. Oysaki, alenileştirme iradesine bağlı olarak ancak o kişisel verinin işlenmesi mümkün olabilmektedir. Örneğin, iş başvurusunda bulunan bir kişi başvuru sonucunu öğrenmek için telefon numarasını ilgili veri sorumlusuna vermesi halinde bu kişiye reklam içerikli SMS gönderilmesi veya arama yapılması iş başvurusunda bulunan kişinin iradesine aykırılık teşkil edecektir. Böylece burada hukuka aykırı bir veri işleme faaliyetinden bahsedilecektir. Unutulmamalıdır ki, alenileştirme iradesine aykırı her veri işleme veri sorumlusunun hukuka aykırı hareket etmesi sonucunu doğuracak ve veri sorumlusu idari para cezası ile karşı karşıya kalabilecektir.

VERİ SORUMLULARI SİCİL BİLGİ SİSTEMİNE (VERBİS) KAYITLARDA SON DÜZLÜĞE GİRİLİYOR

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) 7 Nisan 2016 tarihinde hayatımıza girmiş olmasına rağmen etkilerini son dönemlerde daha çok hissettirmiştir. KVKK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte kişisel veri işleyen veri sorumlularının yerine getirmesi gereken birçok yükümlülük mevcuttur. Bunların en başında “Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemine” (VERBİS) kayıt yükümlülüğü gelmektedir. VERBİS’e kayıt yükümlülüğü bakımından kimi veri sorumluları için 31 Aralık 2019 tarihi son tarih olması nedeniyle akıllardaki birçok soruya yanıt olmak adına işbu yazının kaleme alınmıştır.

VERBİS NEDİR? / VERBİS’E KİMLER KAYIT OLABİLİR? / VERBİS’E KAYIT ZAMANI NE ZAMAN BİTİYOR?

VERBİS, veri sorumlularının kişisel veri işlemeye başlamadan önce ve veri işleme faaliyetleri ile ilgili bilgileri beyan ettikleri bir kayıt sistemidir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 16. maddesi ve Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişiler (veri sorumluları), veri işlemeye başlamadan önce Kurulun gözetiminde Başkanlık tarafından tutulmakta olan Veri Sorumluları Siciline kaydolmak zorundadır. İşbu sicil kamuya açık tutulmakta olup şeffaflık sağlanmaktadır. Şeffaflık ilkesi ile benimsenen husus, VERBİS’e girilen bilgilerin görüntülenebilmesi ve varsa ihlalin tespiti ile kişisel verisi işlenen gerçek kişilerce verileri üzerinde kontrolün sağlanabilmesi ve hesap verilebilir olmasıdır. Söz konusu kontrol mekanizması ile de veri sorumlularının gelişigüzel veri işlemesinin önüne geçilmesi ve sadece Kanunda belirtilen işleme şartları mevcut ise kişisel verilerin işlenmesinin sağlanması amaçlanmıştır.

6698 sayılı KVKK’nın 16. Maddesine ve Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmeliğin 5. Maddesine bakıldığında kişisel veri işleme faaliyetinde bulunan her gerçek ve tüzel kişinin veri işlemeye başlamadan önce VERBİS’e kayıt olma zorunluluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak Kişisel Verileri Koruma Kurulu bu hususta istisnalar getirerek bazı veri sorumlularını VERBİS’e kayıt olmaktan muaf tutmuştur. Bu çerçevede;

a) Herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla yalnızca otomatik olmayan yollarla kişisel veri işleyenler,
b) 18/01/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca faaliyet gösteren noterler,
c) 04/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununa göre kurulmuş derneklerden, 20/02/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununa göre kurulmuş vakıflardan ve Sorularla Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemi (VERBİS) KVKK Veri Yönetimi Dairesi Başkanlığı Sayfa 11 18/10/2012 tarihli 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa göre kurulmuş sendikalardan yalnızca ilgili mevzuat ve amaçlarına uygun, faaliyet alanlarıyla sınırlı ve sadece kendi çalışanlarına, üyelerine, mensuplarına ve bağışçılarına yönelik kişisel veri işleyenler,
ç) 22/04/1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa göre kurulmuş siyasi partiler,
d) 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca faaliyet gösteren avukatlar,
e) Gümrük müşavirleri,
f) Arabulucular,
g) 01/06/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu uyarınca faaliyet gösteren Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler,
ğ) Yıllık çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den az olan gerçek veya tüzel kişi veri sorumlularından ana faaliyet konusu özel nitelikli kişisel veri işleme olmayanlar, VERBİS’e kayıt yükümlülüğünden Kurul kararı ile istisna tutulmuştur. Ancak bu veri sorumlularının isterlerse ki VERBİS’e kayıt olma imkanları bulunmaktadır. Bu hususta önemle belirtmek isteriz ki, bazı veri sorumluları açısından VERBİS’e kayıt yükümlülüğünün bulunmaması, kendilerinin Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamı dışında tutulduğu anlamına gelmemektedir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hayatımıza girdiği günden beri kanun kapsamındaki veri sorumlularının, yerine getirmesi gereken birden fazla yükümlülük mevcut olup, VERBİS’e kayıt yükümlülüğü bahse konu uyum sürecinin sadece birparçasıdır. Ne yazık ki, toplum genelinde KVKK’ya uyum sürecine ilişkin tek yükümlülüğün VERBİS’e kayıt olmakla sona ereceği mevcuttur. Bu algı çok yanlış ve yanıltıcıdır. Zira sadece VERBİS’e kayıt olma yükümlülüğü yerine getirildiği zaman diğer tüm veri işleme faaliyetleri bakımından da kişisel veri işleme süreci sona ermemektedir. Yine VERBİS’e kayıt olmak ile birlikte veri sorumlusunun bir kenara çekilmesi de beklenmemekte, kişisel veri işleme faaliyeti dinamik bir süreç olduğundan bu sürecin takibinin de yapılması gerekmektedir. Şöyle ki, Sicile bildirilen bilgilerde değişiklik olduğu taktirde bu hususun değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde Sicile bildirilmesi, VERBİS üzerinden bilgi girişinin yapılması gerekmektedir.

Şirketlerin büyük çoğunluğunu ilgilendiren VERBİS’e son kayıt zamanı ve koşulları ile ilgili olarak da Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından 03.09.2019 Tarihli ve 2019/265 Sayılı Kurul Kararı yayımlanarak aslında 30.09.2019 tarihinde son bulacak sürenin uzatılması yönünde karar tesis edilmiştir. Kurul Kararı uyarınca şirketlerin büyük bir kısmı için VERBİS’e kayıt 31.12.2019 tarihinde sona eriyor. Buna göre yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 Milyon TL’den çok olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları ile yurtdışında yerleşik gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları 31.12.2019 tarihine kadar VERBİS sistemine kaydolmak zorundadır. Bununla birlikte yıllık çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilanço toplamı 25 Milyon TL’den az olup ana faaliyet konusu özel nitelikli kişisel veri işleme olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumlularının en geç 31.03.2020 tarihine kadar, Kamu Kurum ve Kuruluşu veri sorumlularının da en geç 30.06.2020 tarihine kadar VERBİS sistemine kayıt olma zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilanço toplamı 25 Milyon TL’den az olan veri sorumluları açısından VERBİS’e kayıt zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu kriteri sağlayan veri sorumlularının ihtiyari olarak VERBİS’e kayıt olabileceği söylenebilir. Burada şu hususu da belirtmek isteriz ki, bu sürenin tamamlanmasından sonraki bir tarihte veri sorumlusunun kayıt yükümlüsü haline gelmesi söz konusu olur ise kişinin VERBİS’e kayıt olma yükümlülüğü, kayıt yükümlüsü olduğu tarihten itibaren 30 günlük sürede gerçekleşecektir. Bu anlamda VERBİS’e kayıt yükümlülüğü bulunmayan veri sorumlularının da süreci takip etmesi önerilmektedir.

VERBİS’E KAYIT YAPARKEN GEREKLİ BİLGİLER NELER?

İkincil mevzuat olan Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmeliğinin 9. Maddesi uyarınca VERBİS’e kayıt esnasında gerekli bilgiler aşağıdaki şekildedir;

► Veri sorumlusu, varsa veri sorumlusu temsilcisi ve irtibat kişisine ait kimlik ve adres bilgilerine ilişkin Kurul tarafından belirlenecek başvuru formunda yer alan bilgiler,
► Kişisel verilerin hangi amaçla işleneceği,
► Veri konusu kişi grubu ve grupları ile bu kişilere ait veri kategorileri hakkındaki açıklamalar,
► Kişisel verilerin aktarılabileceği alıcı veya alıcı grupları,
► Yabancı ülkelere aktarımı öngörülen kişisel veriler,
► Kanunun 12nci maddesinde öngörülen ve Kurul tarafından belirlenen kriterlere göre alınan tedbirler,
► Kişisel verilerin mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan azami muhafaza edilme süresi.

VERBİS’E KAYIT İÇİN YAPILACAKLAR NELERDİR?

A. İSTİSNA KAPSAMINDA OLUNUP OLUNMADIĞINI DEĞERLENDİRİLMELİ
Öncelikle VERBİS sistemine kayıt yaptırması zorunlu olan veri sorumlularının tespit edilmesi gerekmektedir. Yukarıda bu hususa ilişkin gerekli açıklamalar yapılmış olup, tekrara düşmemek açısından burada değinilmemiştir. Detaylı açıklamalarımız çerçevesinde öncelikle veri işleyen her veri sorumlusunun VERBİS’e kayıt yükümlülüğünün olup olmadığının irdelemesi ve sonuca göre aksiyon alması önerilmektedir.

B. BELİRTİLEN SÜRELER İÇERİSİNDE BAŞVURU İŞLEMLERİNE BAŞLANMASI
Veri sorumlusunun VERBİS’e kayıtlı olma yükümlülüğünde olduğu sonucuna ulaşılır ise, VERBİS’e kayıt yükümlülüğünün Kurum tarafından belirlenen sürede ifa edilmesi gerekmektedir. Bu süreler de yukarıda detaylı bir şekilde belirtilmişse de, önemine binaen yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den çok olan gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları ve yurtdışında yerleşik gerçek ve tüzel kişi veri sorumluları için Veri Sorumluları Siciline kayıt yükümlülüğü başlangıç tarihinin 01.10.2018 olduğunun ve Sicile kayıt yaptırmaları için bu veri sorumlularına 31.12.2019 tarihine kadar süre verildiğini yeniden belirtmek isteriz. Görüleceği üzere belirlenen sürelerin sonuna doğru gelinmektedir. Bu kapsamda VERBİS’e kayıt yükümlülüğünün yerine getirilmesi için bir an evvel çalışmalara başlanması gerekmektedir.

C. VERİ SORUMLUSU YÖNETİCİ GİRİŞ AŞAMASINI TAMAMLAMA
VERBİS’e giriş için Kurum, öncelikle veri sorumlusu adına yönetici atanmasını istemektedir. Bu nedenle kişisel verilerin korunması alanında veri sorumlusu adına imzaya yetkililerce veri sorumlusunu tanıtan standart bir başvuru formu düzenlenerek Kuruma gönderilecektir. Burada Veri Sorumlusu olan bizatihi tüzelkişiliğin bilgileri yer alacaktır. Bunun için Veri Sorumlusu Yönetici Girişi butonuna tıklanarak istenilen bilgiler doldurulacak ve eğer başvuru formu düzenlenirken KEP adresi belirtilmemişse; sisteme girişteki “Başvuru Formunu Görüntüle” butonuna tıklanarak oluşturulacak PDF formatındaki bilgi formunun çıktısını alınıp, ıslak imzalı ve kaşeli veya mühürlü şekilde Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanlığına (Adres: Nasuh Akar Mahallesi 1407. Sokak No: 4 Balgat/Çankaya/ANKARA) posta/kargo yoluyla iletilmesi gerekecektir. Kuruma birçok başvuru yapıldığı için KEP adresi yok ise bir an evvel girişin yapılması gerektiğini beyan etmek isteriz. Eğer ki başvuru formu düzenlenirken KEP adresi belirtilmişse; sisteme girişteki “Başvuru Formunu Görüntüle” butonuna tıklanarak oluşturulacak PDF formatındaki bilgi formu, KEP adresi aracılığıyla ve “subject” (konu) bölümüne de Kurumca iletilen maildeki “Başvuru Numarası” yazılarak Kuruma ait olan KEP adresine kvkk.verbis@hs01.kep.tr iletilmesi gerekmektedir.

Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanlığınca gerekli incelemeler yapıldıktan sonra, başvuru formunda belirtilen elektronik posta adresine “Kullanıcı Adı” ve “Parola” gönderimi sağlanır ve VERBİS’e kayıt için irtibat kişisi atanma işlemine başlanabilir.

D. İRTİBAT KİŞİSİ ATAMA

Kullanıcı adı ve parola Veri Sorumlusu Yönetici Girişinde kullanılır. Açılan ekranda irtibat kişisi atama sekmesinin seçilerek işlemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. İrtibat kişisi: Türkiye’de yerleşik olan gerçek ve tüzel kişiler için veri sorumlusu tarafından, Türkiye’de yerleşik olmayan gerçek ve tüzel kişiler için de veri sorumlusu temsilcisi tarafından, Kanun ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılacak ikincil düzenlemeler kapsamındaki yükümlülükleriyle ilgili olarak, Kurum ile iletişimi sağlamak amacıyla Sicile kayıt esnasında bildirilen gerçek kişiyi ifade etmektedir.
Türkiye’de yerleşik olan veri sorumluları ile Türkiye’de yerleşik olmayan veri sorumluları adına veri sorumlusu temsilcileri, Sicile kayıt sırasında irtibat kişisi bilgilerini Sicile işlerler. İrtibat kişisi veri sorumlusunu Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre temsile yetkili değildir. Kurum’a bildirilecek, Kurum ve başvurularla ilgili iletişimi sağlayacak, Kurum ve başvurularda ulaşılabilir olacak, Kurum’la her türlü iletişim bilgisini paylaşacak kişi olan irtibat kişisinin iyi seçilmesi gerekmektedir. İrtibat Kişisi VERBİS’e herhangi bir kullanıcı adı ve parolaya ihtiyaç duymadan kendisine ait e-Devlet Şifresiyle sisteme giriş yapmaktadır. İrtibat kişisi aracılığıyla sisteme giriş yapıldığından öncelikle irtibat kişisinin profilini güncellemesi gerekmektedir. Bu işlem yapılmadan veri işlemeye ait bilgilerin girilmesine geçilemeyecektir.

E. SİCİLE KAYIT-BİLGİLERİN GİRİLMESİ

İrtibat kişisi tarafından sisteme giriş yapıldığında ve irtibat kişisinin profili %100 güncellendiğinde ‘’Yeni Bildirim Oluştur’’ seçeneğine tıklanarak veri girişine başlanacaktır. Kurum; veri kategorileri, veri işleme amacı, veri aktarım alıcı grupları, saklama süresi, veri konusu kişi grupları, yabancı ülkelere aktarılacak bilgiler, veri güvenliği tedbirleri gibi kategoriler altında listeler düzenlemiştir. Burada Kurum’un hazırladığı kategorik bazda veriler mevcuttur. Kurum’un belirlediği kalıplar dışında başkaca belirtilmesi gereken bilgiler var ise ‘’diğer’’ seçeneği tıklanarak giriş yapılması gerekmektedir. Burada veri sorumlusunun oluşturması gereken Kişisel Veri İşleme Envanterindeki bilgilerin esas alınması gerekmektedir. İşlenen kişiler verilerin, amaçlarının, esas alındığı kişi gruplarının, güvenlik tedbirlerinin tam anlamıyla eksiksiz bir şekilde Kurum’a bildirildiğinden emin olunması gerekmektedir. Kanunun 10. maddesinde veri sorumluları için belirtilen aydınlatma yükümlülüğünde, Kanunun 13. maddesinde belirtilen ilgili kişi başvurularının yanıtlanmasında ve ilgili kişiler tarafından açıklanacak açık rızanın kapsamının belirlenmesinde Kişisel Veri İşleme Envanterine dayalı olarak Sicile sunulan ve Sicilde yayınlanan bilgilerin esas alındığı unutulmamalıdır. Bu yüzden, Kurum’un belirlediği liste her ne kadar yol gösterici olsa da somut durumla örtüşen verilerin girişinin sağlanmasına da dikkat edilmelidir. Söz konusu kategorilere giriş yapıldıktan sonra başvurunun ve girilen bilgilerin onaylanması gerekmektedir. Bu aşamadan sonra “Bildirim Durumu: Geçerli Bildirim” şeklinde görüntüleme sağlanarak İrtibat Kişisi tarafından Sicile Kayıt işlemi tamamlanmış olur.

VERBİS’E ZAMANINDA KAYIT OLMAMANIN YAPTIRIMI NE OLUR?

Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmeliğinin idari yaptırım başlıklı 17. Maddesinde, VERBİS’e kayıt yükümlülüğüne aykırı hareket edenler ile ilgili olarak 6698 sayılı KVKK’nın Kabahatler başlıklı 18/1/ç. madde hükmünde “16ncı maddesinde öngörülen Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edenler hakkında 20.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar, idari para cezası verilir.” denilerek idari para cezasına hükmolunacağı belirtilmiştir.

Söz konusu kayıt yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları nezdinde meydana gelirse yine aynı Yönetmeliğin 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, kurulun yapacağı bildirim üzerine, ilgili kamu kurum ve kuruluşunda görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında görev yapanlar hakkında disiplin hükümlerine göre işlem yapılacağı ve sonucunun Kurula bildirileceği düzenlenmiştir.

VERİ SORUMLULARI SİCİLİNE (VERBİS) KAYIT SÜRESİ UZATILDI

VERİ SORUMLULARI SİCİLİNE (VERBİS) KAYIT SÜRESİ UZATILDI

Veri sorumlusu olan şirketlerin büyük çoğunluğunu ilgilendiren VERBİS’e son kayıt süresinin uzatılması ile ilgili olarak Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından 27.12.2019 Tarihli ve 2019/387 Sayılı Kurul Kararı yayımlanmıştır.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 16. maddesi ve Veri Sorumluları Sicili Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişiler (veri sorumluları), veri işlemeye başlamadan önce Kurulun gözetiminde Başkanlık tarafından tutulmakta olan Veri Sorumluları Siciline kaydolmak zorundadır.

Kurul Kararı uyarınca mevzuat gereği Veri Sorumluları Siciline (VERBİS) kayıt yükümlülüğü bulunan veri sorumluları açısından güncel süreler aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

VERİ SORUMLULARI

KAYIT YÜKÜMLÜLÜĞÜ BAŞLANGIÇ TARİHİ

KURUL’UN 27.12.2019 TARİHLİ KARARI ÖNCESİ SON KAYIT TARİHİ

KURUL’UN 27.12.2019 TARİHLİ KARARI NETİCESİNDE
KAYIT İÇİN
SON TARİH

Yıllık çalışan sayısı 50’den çok veya yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den çok olan veri sorumluları

 01.10.2018

 31.12.2019

 30.06.2020

 Yurtdışında yerleşik veri sorumluları

 01.10.2018

 31.12.2019

 30.06.2020

Yıllık çalışan sayısı 50’den az ve yıllık mali bilanço toplamı 25 milyon TL’den az olup ana faaliyet konusu özel nitelikli kişisel veri işleme olan veri sorumluları

 01.01.2019

 31.03.2020

 30.09.2020

 Kamu kurum ve kuruluşu veri sorumluları

 01.04.2019

 30.06.2020

 31.12.2020

Kurulun yayınladığı bu kararın, VERBİS’e kayıt ile ilgili sürecin daha iyi anlaşılması ve veri sorumlularının bu süreci daha başarılı şekilde yönetmesi ve yürütmesi adına yerinde ve doğru bir karar olduğu düşünülmektedir.

KİŞİSEL VERİ İHLALİ BİLDİRİMLERİ ELEKTRONİK ORTAMDA DA KURULA İLETİLEBİLECEK

Kişisel Verileri Koruma Kurumu tarafından 06.01.2020 tarihinde bir duyuru yayımlanmıştır. Bu duyuruda; Kurulun 24.01.2019 tarih ve 2019/10 sayılı Kurul kararı ile Kurula yapılacak KVKK 12. madde 5. fıkra hükmü uyarınca veri ihlali bildirimlerinde artık internet üzerinden de başvuruda bulunulabileceği belirtilmiştir. Bunun için Kurul’un www.kvkk.gov.tr URL adresli sitesinde ‘’Veri Sorumlusu İhlal Bildirimi’’ başlıklı bir ikon oluşturulmuştur. İşbu başlığa tıklanarak kişisel veri ihlal bildirimi alanına giriş yapılmaktadır. Bu yeni getirilen düzenleme ile birlikte “Kişisel Veri İhlal Bildirim Form”unun  https://ihlalbildirim.kvkk.gov.tr/  internet bağlantısı yoluyla da Kurula iletilebilmesi mümkün hale getirilmiştir.

Bilindiği üzere veri sorumlusunun veri ihlali neticesinde ilgili kişiye yapacağı bildiriminde yer alması gereken asgari unsurlara ilişkin, Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından 18.09.2019 tarih ve 2019/271 sayılı Kararı yayınlanmış idi. Bu kararda Veri sorumlusu tarafından ilgili kişiye yapılacak olan ihlal bildiriminde de asgari olarak;

► İhlalinin ne zaman gerçekleştiği,
► Kişisel veri kategorileri bazında (kişisel veri / özel nitelikli kişisel veri ayrımı yapılarak) hangi kişisel verilerin ihlalden etkilendiği,
► Kişisel veri ihlalinin olası sonuçları,
► Veri ihlalinin olumsuz etkilerinin azaltılması için alınan veya alınması önerilen tedbirler,
► İlgili kişilerin veri ihlali ile ilgili bilgi almalarını sağlayacak irtibat kişilerinin isim ve iletişim detayları ya da veri sorumlusunun web sayfasının tam adresi, çağrı merkezi vb. iletişim yolları unsurlarına yer verilmesi gerektiğine karar verilmiş idi. Bildirim Formunda doldurulması gereken bildirimlere bakıldığında veri sorumlusunun veri ihlali neticesinde ilgili kişiye yapacağı bildiriminde yer alması gereken asgari unsurlarla Kurula yapılacak bildirimin paralellik taşıdığı görülmektedir.

Kurula elektronik ortamda iletilebilecek Bildirim Formunda;
► Veri Sorumlusu hakkında asgari bilgilerin
► Bildirim türünün,
► İhlalin başlama tarih ve saatinin,
► İhlalin sona erme tarihi ve saatinin,
► İhlalin tespit tarihi ve saatinin,
► İhlalin veri işleyen tarafından veri sorumlusuna bildirilmesi hali söz konusu ise bu hususa ilişkin bölümün,
► İhlalin kaynağı ve nasıl gerçekleştiğine yönelik bilgilerin,
► İhlalin etkisinin,
► İhlalin nasıl tespit edildiğinin,
► İhlalden etkilenen kişisel veri kategorilerinin,
► İhlalden etkilenen kişi ve kayıt sayısının,
► İhlalden etkilenen ilgili kişi grup ve etkilerinin,
► Geç bildirim söz konusu ise bu hususun nedenlerinin,
► İlgili kişiye yapılan ihlal bildirimine yönelik bilgilerin,
► İlgili kişilerin veri ihlali ile ilgili bilgi almasını sağlayacak iletişim yollarının,
► Veri ihlalinin yurtiçinde ve/veya yurtdışında bulunan organizasyonların veya kurumların görev alanına girmesi halinde bu hususa ilişkin bilgilerin,
► İlgili kişilerin veri ihlali nedeniyle olumsuz etkilere maruz kalma olasılığına dair bilgilerin,
► Veri ihlalinin veri sorumlusuna olan etkilerinin,
► Kişisel Verilerin Korunması hususunda çalışanların aldığı eğitimlere yönelik bilgilerin,
► İhlalin gerçekleşmesinden önce alınan idari ve teknik tedbirlerin,
► İhlalin gerçekleşmesinden sonra alınan ve alınması planlanan idari ve teknik tedbirlerin yer alması gerektiği görülmektedir.

Kurul tarafından getirilen bu yeni düzenleme ile birlikte artık ihlal bildirimleri elektronik ortamda Kurum’a iletilebilecek ve yapılmış ihlal bildirimleri de yine aynı platform kullanılarak sorgulanabilecektir.

TİCARİ İLETİŞİM VE TİCARİ ELEKTRONİK İLETİLER HAKKINDA YÖNETMELİK DEĞİŞİKLİKLERİ

Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik’te Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 4 Ocak 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Yönetmelik’te yapılan en önemli değişiklik, Ticari Elektronik İleti Yönetim Sistemi’nin (“İYS”) kurulmasıdır. Ticari elektronik ileti yönetim sistemi (İYS), Hizmet Sağlayıcıların arama, mesaj ve e-posta gibi farklı tipte ileti izinlerini saklayıp yönetebilecekleri, alıcıların verdikleri izinleri görüntüleyip kaldırabilecekleri, izinsiz gönderimleri şikâyet edebilecekleri, kamunun ise ileti şikâyetlerini ve şikâyete konu iznin durumunu görüntüleyebilecekleri, web sitesi, kısa mesaj numarası ve çağrı merkezi üzerinden hizmet verecek, tüm izinleri zaman damgasıyla kayıt altına alıp güvenli biçimde saklayacak, bu kapsamda ticari elektronik ileti onayı alınmasına, reddetme hakkının kullanılmasına ve şikâyet süreçlerinin yönetilmesine imkân tanıyan ulusal veri tabanı sistemidir. Bahsi geçen Yönetmelik 04.01.2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmışsa da, her maddenin yürürlük tarihi birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu nedenle de getirilen değişikliklere yönelik olarak aşağıdaki şekilde bir takvim çıkartılabilir.

Yönetmelik’in 5. maddesinde yapılan değişiklikle ticari ileti göndermek isteyen gerçek ve tüzel kişilerin İYS’ye kayıt olması gerektiği hükme bağlanmış ve İYS üzerinde onay kaydı bulunmayan alıcılara ticari elektronik ileti gönderilemeyeceği belirtilmiştir.

Ticari elektronik iletiler ve onay

MADDE 5

 (1) Hizmet sağlayıcının, mal ve hizmetlerini tanıtmak, pazarlamak, işletmesini tanıtmak ya da kutlama ve temenni gibi içeriklerle tanınırlığını artırmak amacıyla alıcıların elektronik iletişim adreslerine gönderdiği ticari elektronik iletiler için kendisi tarafından ya da İYS üzerinden önceden onay alınır. Onay, reddetme hakkı kullanılıncaya kadar geçerlidir.

(Bu hükmün yürürlük tarihi: 01.09.2020)

 (2) Ticari elektronik ileti göndermek isteyen gerçek ve tüzel kişiler İYS’ye kaydolur.

(Bu hükmün yürürlük tarihi: 01.09.2020)

 (3) İYS üzerinde onayı bulunmayan alıcılara ticari elektronik ileti gönderilemez.

(Bu hükmün yürürlük tarihi: 01.09.2020)

Hizmet Sağlayıcıların İYS’ye kaydolma zorunluluğu kapsamında halihazırda Yönetmelik’e uygun olarak alınmış olan ticari elektronik ileti onaylarını 1 Haziran 2020 tarihine kadar İYS’ye aktarması gerekmektedir. Bu süre sonunda İYS tarafından iletişim bilgileri yüklenen alıcılara bilgi iletilecek ve bu bilgide hangi Hizmet Sağlayıcılara onay verdiklerinin görüntüleneceği ve bu onayları reddetme imkanlarının bulunduğu, bu imkanı 1 Eylül 2020 tarihine kadar İYS üzerinden kullanabilecekleri yer alacaktır. Bu tarihe kadar reddetme imkanı kullanılmaması durumunda bu tarihten sonra gönderilen iletiler onaylı kabul edilecektir.

Onayın alınmasına yönelik olarak da birtakım değişiklikler meydana getirilmiştir. Onayın, yazılı olarak veya her türlü elektronik iletişim aracıyla ya da İYS üzerinden alınabileceği düzenlenmiştir. Onayda, alıcının ticari elektronik ileti gönderilmesini kabul ettiğine dair olumlu irade beyanı, adı ve soyadı ile elektronik iletişim adresinin yer alması gerektiği, İYS üzerinden alınan onaylarda ise olumlu irade beyanı ile elektronik iletişim adresinin yar alması yeterli kabul edilmiştir. Onayın elektronik ortamda alınması durumunda, onayın alındığı bilgisi, reddetme imkanı da tanınmak suretiyle, alıcının elektronik iletişim adresine aynı gün değil 24 saat içinde iletileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte İYS üzerinden alınan onaylarda bu durumun uygulanmayacağı kabul edilmiştir. İYS üzerinden alınmayan onaylarda, onayın alındığında ilişkin ispat yükümlülüğünün hizmet sağlayıcıya ait olduğu kabul edilmiştir. İYS üzerinden alınmayan onayların hizmet sağlayıcı tarafından 3 (üç) iş günü içinde İYS’ye kaydedilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Aynı zorunluluk ret bildirimi için de geçerlidir. Hizmet sağlayıcının, kendisine iletilen ret bildirimlerini üç iş günü içinde İYS’ye bildirmesi gerekmektedir. İYS’ye kaydedilmeyen onaylar ise geçersiz kabul edilmektedir.

İşbu onaylar ve bu onayların İYS’ye aktarılması ile birlikte artık, ileti gönderimleri öncesinde alıcının izninin bulunup bulunmadığı İYS üzerinden kontrol edilecektir. Bu kontrol Hizmet Sağlayıcılar ve Hizmet Sağlayıcının talimatı doğrultusunda ticari elektronik ileti gönderimini başlatan aracı hizmet sağlayıcıların bir yükümlülüğüdür. İYS üzerinde onayı bulunmayan kişilere ileti gönderimi yasaklanmıştır.

Ret bildirimi ve yöntemi de değişikliğe uğramıştır. Hizmet sağlayıcının, alıcının ret bildiriminde bulunabilmesi için kendisi tarafından sağlanan ya da İYS tarafından sunulan müşteri hizmetleri numarası, kısa mesaj numarası veya yalnızca ret bildirimine özgülenmiş bir URL adresi gibi erişilebilir iletişim adresine ticari elektronik iletide yer vermesi gerektiği düzenlenmiştir. Ticari elektronik ileti hangi iletişim kanalıyla gönderildi ise ret bildiriminin de kolay ve ücretsiz bir şekilde olmak üzere aynı iletişim kanalıyla sağlanması gerekmektedir.

Onay gerektirmeyen haller İYS üzerinden alınan onaylarda da kabul edilmiştir. Şöyle ki,

– Alıcının kendisiyle iletişime geçilmesi amacıyla iletişim bilgilerini vermesi hâlinde, temin edilen mal veya hizmetlere ilişkin değişiklik, kullanım ve bakıma yönelik ticari elektronik iletiler için,

– Devam eden abonelik, üyelik veya ortaklık durumu ile tahsilat, borç hatırlatma, bilgi güncelleme, satın alma ve teslimat veya benzeri durumlara ilişkin bildirimleri içeren iletiler ile hizmet sağlayıcıya ilgili mevzuatla getirilen bilgi verme yükümlülüğü durumlarında (bu tür bildirimlerde herhangi bir mal veya hizmet özendirilemeyeceğini veya bunların tanıtımının yapılamayacağını da ayrıca belirtmek isteriz)

– Sermaye piyasasına ilişkin mevzuat uyarınca aracılık faaliyetinde bulunan şirketlerce müşterilerine bilgilendirme amaçlı gönderilen ticari elektronik iletiler için

İYS üzerinden kontrol yapılmaz. Bilindiği üzere tacir veya esnaf olan alıcıların elektronik iletişim adreslerine gönderilen ticari elektronik iletiler için önceden onay alınması zorunlu değildir. Ancak tacir ve esnafların reddetme hakkını kullanması halinde onayları alınmadan ticari elektronik ileti gönderilemez. İYS sisteminde de tacir ve esnaflara ileti gönderilmeden önce tacir veya esnaf olan alıcıların elektronik iletişim adresleri hizmet sağlayıcı tarafından İYS’ye kaydedilmesi ve İYS üzerinden alıcıların ret hakkını kullanıp kullanmadığının kontrol edilmesi gerekmektedir.

İYS dışında getirilen yenilikler ise şu şekilde sıralabilir;

– Ticari iletişim ve ticari elektronik iletiler bakımından sesli arama içeriğinde; tacirler için ticaret unvanına, esnaflar için ise adı ve soyadına yer verilebileceği, Hizmet Sağlayıcının bunlara ek olarak marka veya işletme adı gibi kendisini tanıtan diğer bilgilere yer verebileceği düzenlenmiştir.

– Aracı hizmet sağlayıcılara yönelik yükümlülüklerde değişiklikler yapılmıştır. Aracı hizmet sağlayıcı vasıtasıyla gönderilen ticari elektronik iletilerin içeriğinde aracı hizmet sağlayıcıya ait marka, ticaret unvanı veya işletme adı bilgilerinin yer almasına yönelik yükümlülük kaldırılmıştır. Aracı hizmet sağlayıcının bu Yönetmelikle hizmet sağlayıcı için öngörülen yükümlülüklerin ifasına yönelik teknik birtakım imkanların tanınacağı düzenlenmiştir. Aracı hizmet sağlayıcıları, hizmet sunduğu elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içerikleri kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü tutulmamıştır. Başkaları adına, onların mal ve hizmetlerini tanıtmak, pazarlamak ya da işletmesini tanıtmak amacıyla ticari elektronik ileti göndermek için onay alamayacağı, İYS’ye kayıt olmayan hizmet sağlayıcılara ait ticari elektronik iletilerin gönderimini başlatamayacağı düzenlenmiştir. Hizmet sağlayıcının talimatı doğrultusunda ticari elektronik ileti gönderimini başlatan aracı hizmet sağlayıcı, ileti gönderimine başlamadan önce İYS üzerinden alıcıların onayının olup olmadığını kontrol etme ve İYS üzerinden onayı bulunmayan alıcılara ileti göndermemekle yükümlüdür. Hizmet sağlayıcının yukarıda yer verilen onay getirmeyen haller kapsamında gönderimde bulunmak istemesi halinde aracı hizmet sağlayıcı tarafından hizmet sağlayıcılardan bu yönde beyan alınması gerektiği düzenlenmiştir.

– Hizmet sağlayıcı ve/veya aracı hizmet sağlayıcı onay kayıtlarının, onayın geçerliliğinin sona erdiği tarihten, ticari elektronik iletilere ilişkin diğer kayıtları ise kayıt tarihinden itibaren 1 yıl değil üç yıl süreyle saklayacağı düzenlenmiştir.

– Şikayetlerin usulü yönünden de değişiklikler getirilmiş, şikâyet başvurularının, elektronik ortamda e-Devlet kapısı, Bakanlığın internet sitesi üzerinden veyahut yazılı olarak şikâyetçinin ikametgâhının bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne yapılmasın yanında İYS üzerinden de yapılabileceği düzenlenmiştir. Değişiklik öncesi iletinin görsel örneği şikayet başvurusunda isteğe bağlı olarak başvuruya eklenebiliyorken, şimdi iletinin görsel örneği başvuru sırasında zorunlu tutulmuştur. Hizmet sağlayıcının talimatı doğrultusunda ileti gönderimini başlatan aracı hizmet sağlayıcının, şikâyet başvurularına konu iletilere ilişkin bilgi ve belge taleplerini İYS üzerinden on beş gün içinde yanıtlayacağı da ek olarak düzenlenmiştir.

DEĞİŞİKLİKLER KAPSAMINDA YAPILMASI GEREKENLER

  • İYS’ye kayıt yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerekmektedir.
  • İYS’ye yüklenecek izinlerin ‘’iletişim adresi, izin türü (Onay/Ret), izin tarihi, iletişim kanalı (arama/mesaj/e-posta), izin kaynağı (1 Mayıs 2015 öncesi mal veya hizmet teminine yönelik işlem sırasında alıcının elektronik iletişim adresini vermesi, ıslak imzalı onay formu, web sitesi vb.) bilgileri içermesi gerekmektedir. Bu kapsamda da halihazırda alınmış olan ticari elektronik ileti izinlerinin kontrolünün yapılması, izin metinlerinin değerlendirilmesi, mevcut durumun tespiti sağlanmalıdır.
  • İleti gönderimine onay veren alıcılara ilişkin verilerin 1 Haziran 2020 tarihine kadar İYS’ye yüklenmesi gerekmektedir. İYS’ye başvuru süreci başlamışsa da, Mart ayı içerisinde hizmet sağlayıcıların izin girişine açılacağına yönelik duyurular yapılmıştır.
  • Halihazırda kullanılan onay/ret süreçlerinin İYS süreçleri ile uyumluluğunun sağlanması gerekmektedir. Bu kapsamda da mevcut sistemin, İYS üzerinden gelen onay/ret bilgileri doğrultusunda işlemesinin sağlanması, her gönderim öncesinde İYS üzerinden onay-izin kontrolünün yapılması şeklinde geliştirilmesi gerekmektedir.
  • Hizmet sağlayıcı ve/veya aracı hizmet sağlayıcı onay kayıtlarının, onayın geçerliliğinin sona erdiği tarihten, ticari elektronik iletilere ilişkin diğer kayıtları ise kayıt tarihinden itibaren 3 yıl süreyle saklayacağı düzenlendiğinden bu sürelerin dikkate alınarak gerekli güncellemelerin yapılması gerekmektedir.

KİŞİSEL VERİLERİN DOĞRULUĞU VE GÜNCELLİĞİ HK. BİLGİ NOTU

Veri Sorumluları Tarafından Kişisel Verilerin Doğruluğunun, Güncelliğinin ve Güvenliğinin Sağlanamaması Veri İhlallerine Sebebiyet Vermektedir.

Kişisel Verileri Koruma Kurulu, 16.01.2020 Tarih ve 2020/32 Sayılı kararı ile bir banka tarafından ilgili kişinin kredi kartının, rızası dışında üçüncü kişilere teslim edilmesi hususunda kişisel veri ihlalinin ortaya çıktığı gerekçesiyle Banka hakkında idari para cezasına hükmedilmesine karar vermiş olup işbu karar özeti Kişisel Verileri Koruma Kurumuna ait internet sitesinde 13.03.2020 tarihinde yayımlanmıştır.

(“Bir banka tarafından ilgili kişinin kredi kartının rızası dışında üçüncü kişilere teslim edilmesine ilişkin Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun 16/01/2020 Tarih ve 2020/32 Sayılı Karar Özeti”)[1]

Karara konu olay, kişinin kredi kartının Banka sisteminde kayıtlı bulunan adres ve iletişim bilgilerinin güncel olmaması ve Kurye Şirketi tarafından sisteme girilen bilgilerin yanlışlığı neticesinde kişinin rızası dışında üçüncü kişilere teslim edilmesidir. Kurum tarafından yapılan inceleme ve tespit neticesinde aşağıda yer alan gerekçelerle,

Bankanın ilgili kişi tarafından gerekli adres güncellemelerinin yapılmadığına dair savunması karşısında, her ne kadar ilgili kişi bilgileri güncellememiş olsa da kurye tarafından emtianın teslim edilmesi sırasında yeterli kontrolün yapılmadığı, Bankanın da ilgili kişiye ait verilerin güncelliğini sağlamak açısından yeterli ve makul çabayı göstermediği,

Bankanın ilgili kişinin kredi kartına ilişkin bilgileri kendi veri kayıt sisteminde kendi belirlediği amaçlar ve vasıtalar ile tutmakta olduğundan veri sorumlusu olduğu, Bankanın bu verileri yine müşterisine sunmakta olduğu hizmet kapsamında kredi kartının asıl kart sahibine teslimini gerçekleştirmesi amacı ile aralarında imzalanan sözleşme kapsamında Kurye ile paylaştığı, söz konusu bu bilgilerin kartın teslimi için gerekli olan ad, soyad, adres gibi bilgileri içerdiği, kredi kartı numarası, son kullanma tarihi CCV numarası gibi kredi kartına ilişkin diğer bilgilerin ise kapalı zarfta yer aldığı ve Kurye firmasının bu bilgilere erişimi olmadığı dolayısı ile bu verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydı ile Kurye tarafından işlenemeyeceği, bu bakımdan Kurye’nin zarfın içerisinde yer alan bilgiler açısından veri sorumlusu olmadığı,

Kurye’nin Karayolu Taşıma Yönetmeliği çerçevesinde gönderici ve alıcılara ilişkin ad ve soyad, unvan, gerçek kişilerde T.C. kimlik numarası bilgilerini tam ve doğru şekilde kaydetme yükümlülüğüne sahip olduğu, kurye firmalarının yükümlülükleri kapsamında sunacakları hizmeti tam ve doğru bir şekilde yerine getirmek amacı ile bu verileri kendi sistemlerine kaydetmekte olduğu, bu açıdan Kurye’nin bağlı olduğu mevzuat çerçevesinde işlediği kişisel veriler bağlamında veri sorumlusu olduğu,

Öte yandan somut olayda Banka ile Kurye arasında imzalanan sözleşme kapsamında Kuryenin kredi kartının teslim edilebileceği kişilerin tespitinde sözleşmede yer alan hükümlere aykırı davranmış olduğu, bu hususun Banka ve Kurye arasında 6098 sayılı Borçlar Kanunu çerçevesinde çözüme bağlanması gereken bir durum olduğu,

Somut olay açısından Bankanın kart teslimi sırasında kişisel verilerin muhafazasını sağlamaya yönelik yükümlülükleri doğrultusunda yeterli idari ve teknik tedbirleri almadığı, ilgili kişiye ait verilerin güncelliğini sağlamak açısından yeterli ve makul çabayı göstermediği, değerlendirilmiş olup, bu durumun Kanunun 12 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasına aykırılık teşkil ettiği kanaatine varılması nedeniyle Kanunun 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi kapsamında Banka hakkında 50.000 TL idari para cezasına hükmedilmesine” karar verilmiştir.

Bilindiği üzere KVKK kapsamında kişisel verilerin işlenmesi hususu birtakım ilkelere tabi tutulmuştur. Buna göre, KVKK’nın kişisel verilerin işlenmesinde uygulanması gereken usul ve esaslara ilişkin 4. Maddesi[2] uyarınca kişisel veriler işlenirken doğru ve gerektiğinde güncel olmalıdır. Yani kişisel verileri işlenirken bu verilerin doğru ve düzgün biçimde işlenmesi ve bu verilerin güncelliğini de sağlaması gerekmektedir. Kişisel verilerin doğru ve güncelliği ilkesinin önemi işbu karar ile de açıkça görülmektedir. Kişisel verilerin doğru ve gerektiğinde güncel olmasının sağlanması ile ilgili özen yükümlülüğü veri sorumlusunda olup, veri sorumlusu aynı zamanda her zaman için ilgili kişinin kişisel verilerini doğru ve güncel olmasını sağlayacak kanallarını da açık tutması gerekmektedir. Aksi halde yanlış tutulan ve güncel olmayan kişisel veriler nedeniyle tarafların mağduriyet yaşaması mümkündür. Kurul tarafından yayınlanmış olan rehberlerde[3] de işbu karara konu olaya benzer örneklere yer verildiği görülmektedir. Örneğin, adres bilgisi yanlış kaydedilen kişinin kendisine ait tebligatları zamanında alamaması veya yanlış bir kişiye tebliğ edilmesi durumlarında ilgili kişi maddi ve manevi zarar görebileceği belirtilmiştir.

İşbu Bilgi Notumuza konu kararla da ilgilinin kişisel verilerinin banka tarafından işlenmesi noktasında doğru ve gerektiğinde güncel olması ilkesine bir aykırılığın söz konusu olduğu vurgulanmıştır. Zira, somut olayda, ilgili kişinin adres bilgilerinin doğru ve güncelliği veri sorumlusu banka tarafından zamanında sağlanmış/teyit edilmiş olsaydı güncelliğini kaybetmiş adrese teslimat yapılmayacak, tarafların bu denli mağduriyet yaşamasının önüne geçilmiş olacak idi. Nitekim, bankalar kişilere ait verileri devamlı olarak bünyelerinde barındırmak durumunda olduklarından, bankacılık alanında bir verinin, doğru ve güncel olması çok büyük önem arz etmektedir. Aksi halde doğru ve güncel olmayan veriler hem banka hem de müşterileri açısından telafisi güç durumlara sebebiyet verebilecektir. Örneğin, banka müşterilerine ait verilerdeki en ufak hata, telafi edilmesi zor olan finansal zararlara yol açabilir ve banka açısından prestij kaybı gündeme gelebilir.

Hal böyleyken, veri sorumluları tarafından (somut olay nezdinde Banka) temin edilen bilgilerin belli periyotlarla denetlenmesi, ilgili verinin doğru ve güncel olma durumunun sağlanması açısından büyük önem arz etmekle birlikte bu hususun sağlanması için birtakım idari tedbirlerin de alınmış olması zaruridir. Bu idari tedbirler kapsamında veri sorumlularının Kişisel Veri Güvenliği Politikalarının ve Prosedürlerinin Belirlenmesi noktasında da yükümlülükleri bulunmakta olup, bu kapsamda veriler üzerinde düzenli denetim ve kontrollerin yapılması, güncellenmesi ve gelişen teknolojiye uyarlanması gereken hususların belirlenerek gereğinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Söz konusu kararla veri sorumlusu banka tarafından bahse konu önlemlerle ilgili yeterli ve makul çaba gösterilmediği, mevcut risk ve tehditlerin gereği gibi belirlenmediği, işlenen bilgiler üzerinden belli periyotlarla güncelleme denetimleri yapılmadığı için ihlal kararı verildiği anlaşılmaktadır. Bu husus kişisel verilerin işlenmesi noktasında temel ilkelere aykırı davranılmayacağı hususunu da net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu haliyle belirtilmesi gerekmektedir ki, verilerin işlenmesi esnasında uyulması gereken ilkelere uyulmaması ve veri güvenliğinin sağlanmasına ilişkin yeterli tedbirlerin sağlanamaması, kişisel veri ihlallerinin oluşması sonucunu doğuracak ve veri sorumluları açısından idari para cezası ile karşı karşıya kalma durumu gündeme gelecektir.

Bunların yanı sıra, kurul tarafından yayınlanan rehberde[4] kargo Firmaları ile ilgili olarak, “Bir kargo firması, bir banka ile müşterilerin kredi kartlarını ilgilisine ulaştırma hizmetini vermek üzere bir sözleşme yapmıştır. Kargo firması gönderenin adı, soyadı, alıcının adresi gibi sevkiyatı yönetmek için elde ettiği veriler bakımından veri sorumlusudur. Ancak, kargo firması her ne kadar kredi kartlarını fiziksel olarak elinde bulundursa da, söz konusu kredi kartı ile ilgili bilgilere ulaşması mümkün değildir. Bu durumda, dağıtım hizmeti sunucusu olarak hizmet veren kargo firması ne veri sorumlusu ne de veri işleyen statüsündedir. Dolayısıyla, yalnızca taşıdığı fiziksel eşyanın güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, kişisel verilerin işlenmesiyle ilgili uyması gereken herhangi bir yükümlülük yoktur.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Kurul vermiş olduğu kararında hala bu görüşte olduğunu belirtmiş, daha önce yapılmış olan açıklamalara paralel bir karar tesis etmiştir.

[2] MADDE 4- (1) Kişisel veriler, ancak bu Kanunda ve diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uygun olarak işlenebilir. (2) Kişisel verilerin işlenmesinde aşağıdaki ilkelere uyulması zorunludur: a) Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma. b) Doğru ve gerektiğinde güncel olma. c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme. ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma. d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme.